menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Nerdesin Firuze’, Müslüm Gürses Ve Bülent Ortaçgil

10 1
26.02.2025

Türkiye’nin tarihsel öyküsünü çözümlemeye el veren “merkez-periferi” çatışması sadece siyasal, ekonomik ve kültürel akslar üzerinden biçimlenmemiştir. Müzik de bu çatışma alanının en temsili yanını çözümleyebileceğimiz bir fotoğraf sunar bize. Kanaatimce bunu -temsil güçleri bakımından- Müslüm Gürses ve Bülent Ortaçgil üzerinden açıklamak mümkün.

Ortaçgil’in müziğe başladığı yıllar Anadolu Pop arayışının ortalığı kapladığı zaman dilimine denk düşüyor. Bugün Türk Pop Müziğinin köklerine doğru arkeolojik kazı yaptığımızda en önemli deneyim biçiminde karşımıza çıkan Anadolu Pop yıllarında bu tür örnekler vermeyen yok gibidir diyebiliriz. Bir tek kişi hariç. Bülent Ortaçgil. Yani 1980 sonrası Çekirdek Sanat Evi’nden bir dönem beraber müzik yaptıkları Fikret Kızılok’tan, Barış Manço’ya, Cem Karaca’dan Moğollar’a, kuşağı içerisinde türkü okumaya yönelerek Anadolu’nun, kırın, taşranın meselelerine hiç temas etmeyip başından beri kentli, beyaz yakalı toplumsal katmanın, politik, kültürel, ekonomik merkezin öyküsünü anlatmayı tercih etti. Bu yüzden onunla ilgili kitabında Orhan Kahyaoğlu’nun “Kentli bir küçük burjuva ya da orta sınıf gencinin kendini sorguladığı incelikli duyarlılıklarla dolu şarkılar” (2002, s 14) söylediğini belirtmesi önemlidir.

Müslüm Gürses ise anlaşılacağı üzere 1950’lerden 80’lere ve oradan 2000 sonrasına sarkan tarihsel çevre’nin/taşra’nın yürüyüşünü, değişimini, iktidar talebini temsil eden bir isim. Yani Demokrat Parti’den Anavatan Partisi ve oradan Adalet ve Kalkınma Partisi’ne uzanan bir hat bu aynı zamanda. DP’de temsiliyet bulan toplumsal katmanın (çevre/taşra) 1950’lerden 80’lere kadar büyük kentlerin önce gecekondu, sonra kenar mahallelerde tutunma çabasının öyküsüdür de diyebiliriz. Merkez’i ifade eden kentlerin çevrelerine gelinmesine karşın ekonomik ve kültürel sermaye olmadığı için ötekileştirilen, küçümsenen, en donanımlısı ancak bir fabrikada işçi olabilen bu toplumsal katmanın ilk kuşağının tutunma öyküsünün müziğidir bir bakıma arabesk. Hatta “dolmuş müziği” denmesi çok manidar........

© dibace.net