menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Vefâlı Türk Geldi Yine…

27 0
15.09.2025

“Halbûki en parlak kahramanlık eğer bir kalem ona şehâdet etmezse, karanlıkta parlarken rüzgârın söndürdüğü ışıklar gibi tamamen kayboluyor, hiç biilnemiyor… Hâfızâlara nakş ve hakk olması lâzım gelen mucizeler bile untuluyor.”
Abdülâh Şinasi Hisar

Giriş

107 yıl öncesinin 15 Eylül’ünde Azerbaycanlı soydaşlarımız kutlu bir günü yaşamışlardı. Azerbaycanlı soydaşlarının yardım talebi gereği Mayıs 1918 ayı sonlarından itibaren soydaşlarına yardımına gelen Kafkas İslam Ordusu (KİO), Bolşeviklerin [1] ve Taşnak [2] Ermenilerinin boyunduruğundaki Bakü’yü kurtarmak üzere 18 Haziran’da başlatığı başlattığı askerî harekatta kazandığın peşpeşe zaferlerin ardından 15 Eylül’de de Bakü’yü kurtarmış ve soydaşlarını kendi başkentlerine kavuşturmuştu.

Bu bağlamda bu makalemin konusu da Azerbaycan’ın da kurucu unsuru olduğu ve Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’dan oluşan Güney Kafkasya Demokratik Federal Cumhuriyeti (GKDFC)’nden [3] 26 Mayıs 1918 tarihinde Gürcistan ve Ermenistan’ın 26 Mayıs 1918 tarihinde bağımsızlığını ilan ederek ayrılmasınının ardından 28 Mayıs 1918 tarihinde Mehmet Emin Resulzâde önderliğinde, bu federal yapıdaki Azerbaycanlı üyelerden oluşan ve “Azerbaycan Millî Şûrâsı” (AMŞ) [4] olarak anılan heyet tarafından Tiflis’te bağımsızlığı ilan edilen Azerbayacan Halk Cumhuriyeti (AHC)’nin, KİO tarafından (Bolşevik, Taşnak ve İngiliz işgâli altında olan) başkenti Bakü’ye kavuşmasıdır.

Öncesi

1912 güzünde I. Balkan Savaşı’ndan ağır bir yenilgiyle çıkmış Osmanlı Devleti bu henüz savaşın yaralarını sarmaya fırsat bulmadan Temmuz 1914 ayı sonunda orta Avrupa’da başlayan kısa sürede önce Avrupa’da kıta ölçeğinde, hemen ardından da küresel bir niteliğe bürünen I. Dünya Savaşı’nda içinde bulunduğu kaçınılmaz şartların bir gereği olarak Kasım 1914 ayı başında İttifak Devletler, cenahında bu savaşa girmek zorunda kalmıştır.

Dört yıl süren I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordularının savaştığı önemli cephelerden biri de Kafkas Cephesi olup Savaş’ın ilk iki yılında Ruslar bu cephede bâriz bir üstünlük sağlamış, Kafkas kuvvetleri üstün Rus kuvvetleri karşısında hayli gerilemiş ve 1916 yılı sonu itibarıyla da Fırat nehrinin doğusuna (Tercan-Erzincan’a) kadar geri çekilmişti.

20. yüzyılın başında Rusya’da artan ve ve kendini ilk kez 1905 Devrimi ile dışa vuran sorunlar her ne kadar bu devrim bastırılmış, halk temsilcilerinden oluşan bir duma (parlamento) kurulmuş ve bazı iyileşmeler yapılmış ise de ülkede artarak devam eden sorunlar uzayan I. Dünya Savaşı ile birlikte geniş toplumsal kesimler üzerinde etkisini çok daha fazla hissetirmeye başlamıştı. “Dünya Kadınlar Günü” münâsebetiyle geniş gösteri ve protestolara da sahne olan başkent (o dönemde Rusya İmparatorluğu’nun başkenti olan) Petrograd’da güvenlik kuvvetleri göstericilere ateş açınca gösteri ve hükümet karşıtı protestolar kontrolden çıkmış ve çatışmaya dönüşmüş, eylemciler başkentte ölçüde hâkim olmuşlar ve neticede Ordu’nun da Çar aleyhinde tavır alması sonucu 13 Mart 1917 tarihinde Çarlık Monarşisi sona ermiştir. Rusya’da Çarlık monarşisini sona erdiren bu olay Şubat Devrimi [4] olarak bilinir. Bu devrimden yedi ay sonra da 7 Kasım 1917 tarihinde meydana gelen Ekim Devrimi [5] ile Bolşevikler, Rusya’da merkezi yönetimi ele geçirmişlerdir.

Şubat Devrimi Mart-Ekim 1917 döneminde Kafkas Cephesinde adeta çatışmasızlık hâli oluşturduğu gibi Ekim Devrimi de Kafkas Rus Ordusunun çözülüp Kafkasya’ya çekilmesine ve dağılmasına neden olmuştur. Bu durum Kafkas Cephesinde Rus işgâli altında olan Osmanlı topraklarınının kurtarılması için müsait bir ortam oluşturduğu gibi büyük bir çalkantı yaşayan Kafkasya coğrafyasında da büyük bir jeopolitik boşluk meydana getirmiştir.

Güney Kafkasya Federal Cumhuriyeti

Çarlık Monarşisi döneminde “Kafkasya Özel Valiliği” adlı idarî birim tarafından yönetilen Kafkasya’da, Şubat Devrimi sonrasında Petrograd’da işbaşına gelen geçici hükûmet tarafından Kafkasya’nın idaresi için bahse konu idarî birim yerine 22 Mart 1917 tarihinde Kafkasya’nın, özellikle de Güney Kafkasya’nın yönetimi için kısa ve Rusça adıyla OZAKOM (Özel Güney Kafkasya Komitesi) adında geçici bir idarî organ oluşturulmuştur. Ancak OZAKOM, 7 Kasım 1917 tarihinde gerçekleşen Ekim Devrimi’ne kadar geçen süre zarfında gerek pek bir varlık gösteremediği gibi sorunlarına da yeterince çözüm getiremediği için halk nezdinde de beklediği desteği bulamamaz. Ekim Devrimi ile birlikte Bolşevikler Rusya’da merkezî yönetimi ele geçirmiş olmakla birlikte Menşevik unsurların ağırlıkta olduğu Tiflis’te Gürcü, Ermeni ve Azerbaycanlı delegeler tarafından 24-27 Kasım 1917 tarihlerinde yapılan toplantı sonucu Bolşevik hâkimiyetini tanımayan ve Rusya Kurucu Meclisi toplanana kadar da Güney Kafkasya’da geçici bir hükûmetin kurulması kararı alınır, Rusya’da Kurucu Meclis oluşturuluncaya kadar, OZAKOM’un yerini alacak olan (Güney Kafkasya’nın geçici hükûmeti olarak) Tiflis’te bir tür federasyon olan ZAKAVKOM (Güney Kafkasya Hükûmeti) oluşturularak üyeleri belirlenir.

Çok Kısa Ömürlü Bir Federal Cumhuriyet…

Güney Kafkasya’da ZAKAVKOM’un bir ileri aşaması olarak 22 Nisan 1918 tarihinde Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyetlerinin katılımıyla kurulan GKDFC’nin ömrü, kurucu unsurların birbirlerinden farklılık arz eden ve birbirleriyle de çatışan çıkarları gereği çok kısa sürer.

GKDFC’nin başkenti olan Tiflis’te 26 Mayıs 1918 tarihinde çok önemli gelişmeler olur. Kafkas Cephesinde Mayıs ayının sonuna dek devam eden 3. Ordu’nun ileri harekâtı sırasında gerek Trabzon Konferansı (14.03-14.04.1918) ve gerekse de Batum Konferansı’nda (11.05-04.06.1918) istediği sonucu elde edemeyen GKDFC dağılma sürecine girer.

GKDFC’yi oluşturan tarafların millî çıkarları birbirleriyle örtüşmediğinden bu konferanslarda sonuç alınabilmesi için federal yapıyı oluşturan milletlerin birer bağımsız hükûmet hâline gelmeleri şarttı. Bu görüş Osmanlı Devleti tarafından ileri sürülmüş ve ancak ayrı ayrı hükûmetler olarak barış yapılabileceği, Batum Konferansı’nda [6] Kafkas Delegeler Heyeti’ne bildirilmişti.

İç ve dış politikaya ilişkin konularda önemli fikir ayrılıklarına sahip GKDFC Hükûmetindeki Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan temsilcilerinin uzlaşma zemininden uzaklaşmaları üzerine GKDFC Parlamentosu 26 Mayıs 1918 tarihinde Tiflis’te yaptığı son toplantıda kendi kendini feshettiğini ve Güney Kafkasya Hükûmeti’nin de sona erdiğini bildirir. Aynı gün Gürcüler ile Ermeniler bağımsızlığını ilan eder.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti…

Dağılan GKDFC Parlamentosundaki Azerbaycanlı üyeler Mehmed Emin Rezulzâde önderliğinde 27 Mayıs’ta “Azerbaycan Millî Şûrâsı” (AMŞ) adıyla Azerbaycan adında bir geçici temsilciler meclisi kurmuşlar, 28 Mayıs’ta da Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez” nidâlarıyla AHC’nin bağımsızlığını ilan etmişlerdir. AHC’nin delegeli ilk yasama organı olan AMŞ, Aralık 1918 ayında genel seçimler yoluyla oluşturulan AHC Parlamentosu açılana dek görev yapmıştır.

AMŞ 16 Haziran’dan itibaren de çalışmalarını Gence’de sürdürmeye başlamıştır. Bunun sebebi ise Bakü ve civarının 2 Kasım 1917 tarihinden beri (Bolşevik Şaumyan liderliğindeki) Bakü Sovyeti Hükûmetinin kontrolünde olması nedeniyle AHC’nin, Azerbaycan topraklarının tamamına hâkim olmamasıydı. AHC’nin Gence’deki hükûmet merkezinin Bakü’ye taşınması ise daha sonra Nuri Paşa komutasındaki KİO’nun Bakü Harekâtı sonucu mümkün olacaktı.

Eşzamanlı Bakü ve Havâlisindeki Gelişmeler…

Tiflis’te bu gelişmeler yaşanırken Bakü Guberniyasının (idarî yönetim biriminin) arazisinde 2 Kasım 1917 tarihinde Ermeni asıllı Bolşevik Stepan Şaumyan liderliğinde üyelerinin çoğunluğu Bolşevik olan Bakü Sovyeti Hükûmeti (2.7.1917-26.7.1918) kurulur. Şaumyan, Mart 1918 ayında da Bolşevik lider Lenin tarafından Kafkaslarda Bolşevik iktidarın etkin hâle getirilmesiyle görevlendirilir. 30 Mart3 Nisan 1918 döneminde yaşanan ve “Mart Olayları” [7] olarak bilinen hâdiselerde Bakü şehri ve civarında Bakü Sovyeti ve Ermeni Devrimci Federasyonu (TAŞNAKSUTYUN) kuvvetlerinin Müsâvât Partisi ve Kafkas Süvari Tümeni arasında meydana gelen çatışmalar sırasında Azerbaycanlı sivillere yönelik büyük bir katliam gerçekleştirilmiş olup, bu katliamda Azerbaycan Türkü ve diğer Müslümanlardan yaklaşık 12.000 kişi öldürülmüştür. 1918 Mart Olayları sonucunda Bakü’de iktidar tamamen Bolşeviklerin eline geçtikten sonra, Bakü’deki mevcut yönetim 13 Nisan’dan sona erdiği 31 Temmuz’a kadar “Bakü Komünü” olarak tanınmıştır. Bu yönetim 31 Temmuz 1918 tarihinde sona ermiştir.

Gerek Mart 1918 olayları esnasında Bakü’nün Türk ve Ermeni sakinleri arasında çıkan çatışmalarda, gerekse de Bakü Komünü olarak adlandırılan dönemde Azerbaycan Türkleri sayısız sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır.

Elviye-i Selâse

3 Mart 1918 tarihinde Rusya ile Merkezî Devletler arasında imzalanan Brest Litovsk Barış Antlaşması gereği 1877-1878 Osmanlı–Rus Harbi sonucu imzalanan Berlin Antlaşması sonucu Ruslara bırakılmış olan Elviye-i Selâse (Kars, Ardahan ve Batum)’nin (her ne kadar ne şekilde olacağı belli olmamakla birlikte) Osmanlı Devleti’ne verileceği kararlaştırılmış olmasına rağmen gerek bu konuda Rusya’nın ayak sürümesi, gerekse de işgâl altındaki yerleşim merkezlerinde Rusya himâyesindeki Ermeni milislerin Müslüman Türk ahâliye zulüm ve katliamda bulunması üzerine ve bu konuda yapılan resmî girişimlerin sonuçsuz kalması üzerine 3. Osmanlı Ordusu tarafından 12 Şubat 1918 tarihiinde başlatılan ileri harekât sonucu 23 Mart itibâriyle 1914 yılındaki savaş öncesi Osmanlı-Rus sınırına ulaşılmış, Nisan 1918 ayı sonunda tüm cephede, Elviye-i Selâse tamamen işgâlden kurtarılmış, 1877-1878 Savaşı’ndan önceki Türk-Rus sınırına ulaşılmış, Brest-Litovsk’ta diplomatik olarak elde edilen bir hak,i askerî harekâtla da fiilen elde edilmiş olunur. Ancak bahse konu tarihten sonra da askerî harekât 4 Haziran 1918 tarihinde Batum Antlaşmaları imzalanana dek devam etmiştir.

Azerbaycan’ı Kurtarma Harekâtının Hukukî Temeli…

11 Mayıs – 4 Haziran 1918 döneminde Batum‘da gerçekleşen konferans sonucunda; Osmanlı Devleti ile Ermenistan Cumhuriyeti, Gürcistan Cumhuriyeti ve AHC arasında Batum Antlaşmaları imzalanmıştı. Bu antlaşmaya, ilaveten 8 Haziran’da Osmanlı Devleti ile Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti arasında da bir antlaşma imzalanmıştı.

KİO’nun, Azerbaycan‘ı kurtarma harekâtının hukukî temeli Batum Antlaşması ile geçerlilik kazanmıştır. AHC ile Osmanlı Devleti arasında 4 Haziran’da imzalanan Batum Antlaşmasının dördüncü maddesi dostluk ilişkilerini ve talep edilmesi hâlinde de karşı tarafa askerî yardım yapmasını öngörüyordu. AHC bu antlaşmanın bahse konu maddesine istinâden Azerbaycan’ın emniyet ve asayişinin korunması için Osmanlı Devleti’nden askerî yardım istemiş, bu talep Osmanlı delegeleri tarafından da kabul edilmiştir.

Kafkas Seddi

Kafkasya’da bir Türk-İslam Devleti kurulmak suretiyle Anadolu ile Rusya arasına bir set çekmeyi düşünen Enver Paşa, Batum Antlaşmasının “dostluk ve karşılıklı yardım” maddesinin uygulanması hâlinde bu düşüncelerini hayata........

© dibace.net