menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Puşkin Yazıları-I: Bir Delinin Evinde Üç Gün

5 0
07.03.2025

Uçağımız, havaalanı kulesiyle giriştiği iniş pazarlığını dünyanın en kuzeyindeki bu tek büyük şehrin üzerinde tur atarak sürdürüyor; ya da talih, Pulkova Havayolları’nın ucuzcu yolcularına sırf pergel ve cetvelden ibaret bir şehri 1000 metre yukarıdan iyice görebilmeleri için fırsat üstüne fırsat sunuyor. Üç saatlik uçuş boyunca kısmen kurduğumuz ahbaplık sırasında, Puşkin’in 200. doğum yılı şerefine ülkelerine davet edildiğimizi öğrenen Ruslar, devamlı tekrarlanan “kemerlerinizi bağlayınız, sigaralarınızı söndürünüz”, anonsuna aldırmayarak, bize gururla aşağıdaki manzarayı gösteriyorlar:

– Posmotrite napravo, Petropavlovskaya Krepost! Nalevo, nalevo, Troickiy Most! Tom videte, Moskovskij Vokzal! Ladno? Horoşo?“ (Sağa bakın, Petro-Pavlus Hisarı! Sola, sola Troçki Köprüsü! Ilerdekini görüyor musunuz ? Moskova Istasyonu! İyi mi? Güzel mi?)

Ne var ki, genleri kurallara bağlılık üzerine ayarlanmış Alman dostlar, aşağıdaki manzarayı değil, uçağın içinde bir sağa, bir sola koşturan Rusları seyrediyorlar; şaşkın, biraz da korkulu… Allah’tan kule iniş iznini geciktirmiyor ve uçağımız piste doğru alçalmaya başlıyor da, Rus yoldaşlar koşuşmayı bırakıp eşyalarını toplamaya girişince bizimkilerin benizleri yerine geliyor; hele havaalanında bizi karşılamaya gelen organizatörlerin hazırladıkları programı öğrenince yüzleri iyice gülüyor; öyle ya, günlerce bir salona kapanıp çeviri yanlışlıkları ile dolu ardı arkası gelmez, giderek birbirinin tekrarı haline dönüşen methiye tebliğlerini dinlemekten kurtulmak az şey mi?

Rus meslektaşlarımız, ilk gün Petersburg’u genel olarak tanımamızı, ikinci gün Puşkin’le bağlantısı olan özel mekânları görmemizi, üçüncü gün Puşkin’in sanatı ve eserleri üzerine tebliğlerin sunulmasını öngörmüşler. Dördüncü gün Puşkin’in daha önce sürgüne gönderildiği, sonra defnedildiği Pskov iline hareketimiz planlanmış; yani, hemen hemen turistik bir programla karşılaşıyoruz.

Otele inince, 1. günden kastın, yarısı geçmiş olan aynı gün olduğunu anlayınca bazı arkadaşlar hayıflanmaya başlıyorlar:

– Koskoca St. Petersburg’u yarım günde nasıl tanıtırlar?

Hemen ikram edilen öğle yemeğinden sonra 1. gün programı başlıyor: “Kuzey’in Venedik’i St Petersburg.” Yirmi koltuklu bir otobüse otuz kişi sıkışarak doğruca Neva nehrinin ortasında bulunan Ostrov Zayaçiy’e (Tavşan Adası) götürülüyoruz. Şehirde 36 adet müze varmış. Rehberimiz, bunlardan birinin direktörü. Hisarın, Peter Kapısı önünde, Büyük Peter, Korkunç Peter, Deli Petro adlarıyla da anılan I. Peter’in hayatını, hülyalarını, Rusya’yı iki yanda denizle açabilmek için güneyde Türklerle, kuzeybatıda İsveçlilerle giriştiği savaşları anlatıyor. Çok hızlı konuşuyor. Tercümanlarımız çeviride güçlük çekiyorlar. İkazlarına aldırmıyor. Aksi yapılı bir ihtiyar. Petro’ya övgülerle dolu bu söylev bitince, sıra hisarın tarihine geliyor. Yapımına 1703 yılında başlanmış. Petro, Neva nehrinin bir elin parmakları gibi açılarak denize döküldüğü yerin karşısındaki bu adacığı, ileride kuracağı donanması için bir üs olarak düşünmüş. Hisarın yapımı devam ederken, oraya kendisi için yeni bir başkent kurmaya karar vermiş. Onun bu düşüncesine kimse akıl erdirememiş. Neva deltası o zamanlar bataklıklarla çevrili, verimsiz, kimsenin yaşamadığı bir yermiş çünkü. Ama Petro, dediğinden dönmemiş.

– İşte eseri karşınızda! Kuzey’in Venediği! Dünyada eşi, benzeri olmayan St. Petersburg! Şimdi Rusya’ya ve dünyaya bu eseri kazandıran büyük dâhi Büyük Peter’in kabrine gidebiliriz!

Petropavlovskij Sobor’a (Petro-Pavlus-Katedrali) doğru yürüyoruz. Petro bu katedrali, kendisine ve sonraki çarlara mezarlık olarak yaptırmış. Buraya ilk gömülen kişi, Petro’nun işkenceyle öldürttüğü kendi oğlu Aleksej olmuş. (Bu bilgiyi rehberimizden değil, yanımda dikilen ve rehberin nutkunu burnundan soluyarak dinleyen tercümanlardan birinin kulağıma fısıldamasıyla elde ediyorum.) II. Peter hariç bütün Rus çarları ve çariçeleri de burada gömülü. Bolşevikler tarafından Ekaterinnenburg’ta bütün aile bireyleriyle birlikte öldürülen son çar II. Nikolaus’un kemikleri birkaç yıl önce buraya nakledilmiş. Katedralin batı köşesinde yer alan Petro’nun mermer mozolesi başında kalabalık bir ziyaretçi grubu var. Almanya’dan gelen biz özel konukların Petro’yla baş başa kalabilmemizi sağlamak için görevliler, kalabalığı........

© dibace.net