menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“İshak Kuşunun Çağırdığı Çocuk” Kitabı İzleğinde Murathan Çarboğa Öykücülüğü

6 0
10.05.2025

Son yıllarda gerek yazar gerekse okurların öyküye her zamankinden çok ilgi gösterip ona hak ettiği değeri vermesi, yazınımız adına sevindirici bir gelişmedir. Günümüzde yalnızca öykü yayımlayan dergilerin varlığı, genç öykücülerin yetişmesi için oldukça önemlidir. Yirmi otuz yılda bir yetişen iyi bir öykücüyle gündeme gelen bu türün bugün geldiği nokta küçümsenecek gibi değildir. Böylesi bereketli yıllarda yetişen öykücüler arasında genç hevesliler, ömrünün son demindeki eski ustalar ve Murathan Çarboğa gibi orta yaş kuşağı diyebileceğimiz dili ve üslubu oturmuş, öyküde yenilikler yapabilme cesaretine ve birikimine sahip öykücüler de var.

Murathan Çarboğa, Sait Faik’ten sonra öyküye şiir dilini sokmuş sayılı yazarlardan biri olarak farklılığını hissettiriyor. Yazarın edebiyat öğretmeni ve şair olması, edebiyatın birkaç türünde yetkin eserler vermesi, bu eserlerin ulusal yarışmalarda önemli ödüllere değer görülmesi de yazarın kültürel birikiminin ve kaleminin kudretinin ışıltılı yansımaları olsa gerekir.

Çarboğa’nın, 2018’de yayımlanan “İshak Kuşunun Çağırdığı Çocuk” adlı öykü kitabı, İncir Yayınları’ndan çıkmış. 153 sayfadan ve iki bölümden oluşan kitabın ilk bölümü, “Babamdan Miras Kalan Öyküler” adını taşıyor. Bu bölümde on üç öykü yer alıyor. Yazar, “Fantazya” adını verdiği ikinci bölüme beş öyküsünü almış.

Biz bu çalışmamızda yazarın öykülerinde; dil, üslup, söz sanatlarını kullanma, hayal unsurları yaratma, kurgu, öyküde özgün imgeler bulma, öyküde zaman, işlevsel nesneler, şahıs kadrosu, öyküde tema ve yazarın zihniyeti… gibi öykü içi unsurların izleğinde, yazarın Türk öykücülüğündeki yerinden ve öykü türüne getirdiği özgünlüklerden söz etmeye çalışacağız.

Murathan Çarboğa Öykülerinde Dil ve Üslup

Çukurovalı yazarların tuzlu biberli bir dilleri var, cıvıl cıvıl ve rengârenk bir dil bu. Murathan Çarboğa’nın dili de hemşehrisi yazarlar gibi; renklerin, seslerin, kuş cıvıltılarının capcanlı hissedildiği, çok sesli ve tertemiz bir dildir.

Yazar genellikle olay öyküleri yazmasına rağmen, şairliğinden edindiği şiirsel dili hemen her öyküsünde sonuna kadar kullanmış. En karmaşık olayların anlatımında bile, buharı üzerinde imgeler, özgün cümleler bulmak mümkün bu öykülerde. Örneğin, “Kalbimdeki Yılkı” adlı öyküde anlatıcı, babasından söz ederken: “Bozkırın türküleri babamın da türküleridir. Toprağa, bu toprakların insanına koca bir ömür emek vermiş bir köy öğretmenidir babam. Yüzü yağmur bekleyen tarlalar gibi çatlamıştır, kıraç nasırlar yürümüştür ellerine. Hüzünlü ve mağrur Anadolu türküleri gibi yüreğe dokunur bağlamaya eşlik eden sesi.” derken kısa ve şiirsel cümlelerle okuru alıp başka âlemlerin kapılarına bırakıyor. Bunu yaparken de hiç zorlanmıyor yazar, zira o aynı zamanda başarılı da bir şair olduğu için, öykülerinde çok fazla şiirsel cümlelere yer verebiliyor. Bu anlamda okur âdeta bir Sait Faik öyküsü okuduğu sanısına kapılıyor. Örneğin aşağıya aldığımız cümlelerde yazarın öykü dilinin lirizmini her sözcükte hissetmek mümkün:

“Yüzümün anlamına hükmeden kalın gözlüklerimin altından gülümsemem görülebiliyor mu?”

“Soluklanmak için çökmüş de kim bilir hangi kaderin ağlarıyla taşa kesmiş bir yolcu kafilesini andıran kerpiç evler…”

“Koşarak yoksulluktan ve kederden kurtulmaya çalışıyorlar…”

Çarboğa, öykülerini genellikle kısa cümlelerle oluşturuyor. Bunu yaparken de dilin matematiksel tüm türevlerinden, kombinasyonlarından faydalanıyor. Sözcüklerin yerlerini değiştiriyor, çoğu zaman devrik cümlelerle şiirsel söyleyişe ulaşıyor. Yazarın üniversitede edebiyat okumuş olması, ona birçok konuda kolaylık sağlıyor: Örneğin gerekli yerlerde devrik, iç içe, girişik, sıralı, bağlı, sıralı-bağlı, karmaşık, ki’li bileşik, devrik ve eksiltili cümleler kurabilmek; bu cümlelerdeki olası ses kakışımlarını (uyumsuzluklarını) önlemek ya da kimi söz........

© dibace.net