Taşrada Hafızanın Sesi: Araştırmacı-Yazar Aydın Demiröz ile Kengiri’den Günümüze Çankırı Basını Üzerine Söyleştik.
Ahmet Şahin: 1921’de yayın hayatına başlayan Kengiri Vilayet Gazetesi ile Çankırı basın tarihinin resmi olarak başladığını belirtiyorsunuz. Bu ilk adımın, dönemin siyasal atmosferi ve Milli Mücadele bağlamında taşıdığı sembolik anlamları nasıl yorumluyorsunuz?
Aydın Demiröz: Osmanlı Devleti’nin son yılları. Anadolu’nun ortasında Kastamonu’ya bağlı bir sancak olan Çankırı için bu çok büyük ve önemli bir olaydır. İlk matbaa geliyor. Çankırı’da yaşayanlar il ve memleket dahilinde olan bitenden haberdar olsun diye akabinde gazete yayını, muhteşem bir girişim. Millî mücadele konusunda halkın bilgilendirilmesi ve milli mücadeleye destek açısından gazetelerin katkısı değerli. Matbaa ve gazete aynı zamanda Anadolu aydınlanmasının ilk adımlarıdır. Bu yönüyle değerlendirildiğinde gazetenin tarım, sağlık, güncel ve diğer konularda yaptığı eğitici yayınlar çok kıymetli.
Ahmet Şahin: Çalışmanızda Türk Ocağı’nın Çankırı’daki basın faaliyetlerine önemli bir yer ayırıyorsunuz. Tahsin Nahid ve Kemal Cenap gibi isimler üzerinden düşündüğümüzde, yerel basın ile Cumhuriyet ideolojisi arasındaki ilişkileri nasıl değerlendirirsiniz?
Aydın Demiröz: Yerel basının en değerli olduğu yıllar Cumhuriyet’in ilk yılları. Verilen desteklerle gazete ve dergilerin sürekliliğinin sağlanmasına gayret ediliyor. Yayınlarında özgürler. Milli konularda güçlü yazı ve haberleri okuyabiliyoruz. Cepheden haberler vatandaşların milli mücadeleye olan desteğinin artarak devam etmesini sağlıyor. Ayrıca yerel gazeteler Cumhuriyetimizin önemli bir projesi. Yurdun her tarafında yerel gazetelerin güçlenmesine özel gayret gösteriliyor. Bu da Cumhuriyet ülküsünün hızla topluma yerleşmesini sağlıyor. Cumhuriyet aydınlanmasının bence en önemli ve en güçlü projesi yerel gazetelerin ülke genelinde hızla yaygınlaştırılmasıdır. İnsanlarımız hem yöresinden hem ülke genelinden hem de dünyadan haberler alma imkanına kavuşuyor. Yerel gazetelerin haber alma ihtiyacının karşılanması için Anadolu Ajansı’nın kurulması (6 Nisan 1920) olağanüstü bir ön görüdür. O günkü iletişim imkanlarını göz önüne aldığımızda Anadolu Ajansı’nın çok başarılı işler yaptığını görürüz. Türk Ocağı kurucuları ve Türk Ocağında eli kalem tutan kişilerin yerel basınla haşır neşir olması Cumhuriyet ideolojisinin bir ürünüdür. Birbirini besleyen, birbirine destek veren bir dayanışma, birliktelik.
Ahmet Şahin: Çankırı’da Halk Yolu Mecmuası gibi yayınların “ilim, fen, edebiyat, içtimaiyat” gibi temalarla halka ulaşma çabasını nasıl okuyabiliriz? Bu yayınlar modernleşme ve inkılapların taşraya nüfuzu açısından nasıl bir rol oynamıştır?
Aydın Demiröz: Halk Yolu, Duygu gibi gazete ve mecmuaların o günkü Çankırı’yı düşününce olağanüstü kaliteli ve nitelikli olduğunu görürüz. Yayınlar Çankırı merkezde yayınlanıyor ama Türkiye genelinde önemli birçok edip, yazar ve şairin yazı ve şiirlerinin bu yayınlar da yer aldığını görüyoruz. Böyle nitelikli yayınlar Çankırı’da okuma ve yazmaya olan ilgiyi de artırıyor. İnsanlarımızın kendini geliştirmesini, çok yönlü eğitilme imkânını, sosyal hayatta, iş hayatında hızlı ve olumlu gelişmelerin yaşanmasını sağlıyor. Tarım, sağlık, hayvancılık, arıcılık, bulaşıcı hastalıklara karşı mücadele, görgü kuralları gibi birçok değerli bilgilerle okuyucusuyla buluşan yayınlar toplumsal bilincin gelişmesine, Cumhuriyet değerlerine sıkı sıkıya bağlanmaya katkı sağlıyor.
Ahmet Şahin: Kitabınızda hem nitel araştırma tekniklerine hem de arşiv taramasına yer veriyorsunuz. Çankırı gibi taşra şehirlerinde kaynaklara ulaşma sürecinde ne tür zorluklarla karşılaştınız? Bu zorluklar metodolojinizi nasıl şekillendirdi?
Aydın Demiröz: Yerel basında alaylı olarak yetişen gazeteci kökenli birisiyim. Çankırı basınının son 40 yılının fiilen içinde olan biriyim. Kamu görevine başladıktan sonrada aktif olarak olmasa da basınla olan bağımı koparmadım. Aktif gazetecilikten sonra kültürel çalışmalara ağırlık verdim. Çankırı Basın Tarihi, benim ikinci kitabımdır. Aradığım, kitabımda olmasını istediğim birçok bilgi ve belgeye ulaştım. Fazlasına ulaşılabilirdi. Bazı kaynakların nerede ve kimde olduğunu bildiğiniz halde ulaşamıyorsunuz. Kişi sizinle bilgiyi paylaşmak istemiyorsa yapacak bir şey yok. Her kültürel çalışmamda bu tür sorunlarla karşılaştım. Yalnız bunlar esası etkileyen sorunlar değil. Farklı detaylara yönelmek isteyen araştırmacılar için kaynak olurdu. Ayrıca birçok kaynağı Çankırı’da bulmak imkansızdı. Araştırma kütüphanelerine gittim. Onların arşivlerini taradım. Bazı özel koleksiyonlara ulaştım. Hatta matbaada kitap yayına hazırlanırken özel koleksiyonunu benimle paylaşanlar oldu. Araştırma yaparken sözlü tarih çalışması metoduna başvururum. Bu metot fazlaca kaynağa ulaşmamı ve kaynakların doğruluğunu test etmemi........
© dibace.net
