Yanılgı
Ne giyeceğimizden, ne konuşacağımızdan ve hatta artık ne izleyeceğimize kadar her şey birer seçenek gibi sunuluyor bize. Seçmek. Sanki bir kudret, sanki bir ayrıcalık gibi. Oysa biz seçmiyoruz. Yalnızca önümüze koyulanlar arasında tercihte bulunuyoruz.
Üç kapılı bir odada dördüncü duvar hep kapalı. Duvarın ardında ne olduğunu merak etmek bile artık tehlikeli fikir sayılıyor. Bize seçim yapıyoruz diyorlar ama hiç kimse söylemiyor: Seçtiklerimiz, gerçekten bizim mi?
Bir vitrin düşünün… Arka tarafı görünmeyen, ışıklarla süslenmiş, belli başlı ürünlerin öne çıkarıldığı bir vitrin. İşte hayat, artık böyle bir teşhir salonu. Elimizi uzattığımız her şey, aslında önceden yerleştirilmiş. Kendi istediğimizi aldığımızı sanıyoruz, oysa elimiz hep aynı rafta geziniyor zira yalnızca o raf aydınlatılmış. Bize kalan sadece hangisini daha önce alacağımızı seçmek oluyor.
Seçiyoruz, çünkü seçmediğimizde sistem bozuluyor. Seçiyoruz, çünkü seçmemek bile bir seçim sayılıyor. Gerçekten seçebileceğimiz bir şey kaldı mı bu dünyada? Renkli ambalajlar, cilalı kelimeler, parlatılmış yüzeyler... Her şey bir illüzyon. Bize özgürlük diye pazarlanan, aslında sınırlanmış bir koridorda yönlendirilmiş yürüyüşten........
© Denge
