menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kolektif tükenmişlik sendromu

14 0
04.08.2025

Bir sabah daha açıyoruz gözlerimizi. Henüz uyanmadan elimiz telefona gidiyor. Ekran ışığı gözümüzü alırken, başparmağımız sosyal medya platformlarına dokunuyor. Birkaç saniyede onlarca içerik, onlarca görüntü beliriyor. Cinayet, bağırış çağırış, sokakta kavga, şiddet, alay, linç, ifşa, felaket… Sosyal medya bizi bir kez daha boğuyor. Üstelik daha kahvaltı bile etmeden.

Eskiden haber yalnızca gazetede ya da akşam bültenindeydi. Şimdi ise her cep telefonunda bir cehennem kaynıyor. Üstelik bu cehennemi biz kendi ellerimizle açıyoruz. Sosyal medya, artık sadece iletişim kurduğumuz bir araç değil. Zihnimizi yoran, ruhumuzu daraltan bir alan haline geldi. Tükenmişlik yalnızca işle ya da ilişkilerle ilgili değil artık sürekli sosyal medyaya maruz kalmakla da ilgili.

İnsan zihni sınırlı dikkat kapasitesine sahiptir ancak sosyal medya bu kapasiteyi acımasızca sömürüyor. Her kaydırmada başka bir kriz, başka bir felaket, başka bir linç dalgası çıkıyor karşımıza. Beğeni almak için şiddet içeren videolar, algoritma için ajitasyon yapan içerikler, öfke için köpürtülen gündemler.

Nörobilim bize şunu söylüyor: Beynimiz, her tehdit içerikli gönderide stres hormonları salgılıyor. Yani sosyal medyada gördüğünüz o kavga videosu, izlediğiniz o ifşa zinciri beyniniz için gerçek bir tehlike gibi algılanıyor. Bu da sürekli bir alarm hali yaratıyor. Sürekli tetikte,........

© Denge