menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ÖLENİN DEĞİL, ÖLÜMÜN HESABINI YAPMAK...

14 1
22.07.2025

İnsanlık tarihinin en büyük şaşkınlığı; ölüm gerçeğini bilip de, sadece öleni konuşmasıdır. Her ölüm haberi, çevrede fısıltılarla, meraklarla, yorumlarla dolaşır; “Kaç yaşındaydı?”, “Neden öldü?”, “Nerede vefat etti?”, “Çocukları ne yaptı?”, “Ne kadar malı vardı?” vs. Konu dönüp dolaşıp; ölenin çevresine, hayat tarzına, mirasına, vasiyetine gelmektedir. Ama nerdeyse hiç kimse, kendine; “Benim ölümüm nasıl olacak ?” sorusunu sormamaktadır. Halbuki, cenazelerde esas olan; ölenin hesabını yapmak değil ölümden ders çıkarmak ve ibret almaktır.

İnsanlara ölümün kendisini konuşmak ağır gelmekte, korkutmakta, rahatsız etmektedir. Oysa öleni konuşmak kolaydır; vicdanı sızlatmaz, kimseyi incitmez, bedel istemez. Ölen için acınır, hayır dua edilir ya da tenkit edilir. Hepsi lafla geçer gider. Ama ölümü konuşmak; insanın kendi varlığını sorgulamasını, hesaplaşmasını, amellerini gözden geçirmesini, hatalarını itiraf etmesini gerektirir. İşte bu yüzden insanlar öleni konuşur ama ölümü düşünmez ve konuşmazlar.

Ölenin hesabını yapmak kolay ve sorumluluğu gerektirmediği için, cenazeye katılanlar arasında şöyle cümleleri duymak mümkündür. “Yazık oldu, daha gençti…” “Çok iyi insandı…” “Allah taksiratını affetsin…” “Geride çok şey bıraktı…” “Ölümü çok ani oldu…” "Çok çekti"........

© Denge