HADDİNİ BİLMEK BİR ERDEMDİR...
İnsana haddini bildiren iki şey vardır. Biri ilim, diğeri tecrübedir. Cahillik; insanı sınırlarını zorlamaya ve taşkınlığa sürükler, tecrübe ve ilim ise; nerede duracağını, hangi sözü söyleyeceğini, hangi adımı atacağını öğretir. Kur’an-ı Kerim’de anlatılan, Firavun’un helakine giden sürecin temelinde de haddini aşması vardır. Yüce Allah; “O, yeryüzünde büyüklük tasladı ve haddi aştı.” (Yunus, 83) ilahi bilgisini vermiştir. Haddini bilmeyen, kendi acziyetini unutup gücün etkisine kapılarak; hem kendini hem çevresini zarara uğratır.
Hakiki tevazu; haddini bilmektir. Tevazu gösteren kişi; yerini bilerek büyür, kibirlenen ise; haddini aşarak küçülür. Peygamberimiz; “Kişiye kendi kusuru, ayıbı olarak yeter.” (Tirmizî) buyurarak, başkasının sınırlarını zorlamaktan önce kendi nefsinin terbiyesini öğütlemiştir. Kibirlilik; gizli ilâhlıktır ki haddi aşmanın en üst versiyonudur.
Haddini bilmek; sadece bireysel bir erdem değil, toplumsal düzenin de temel taşıdır. Herkesin kendi sınırını bildiği bir toplumda; saygı, adalet ve güven tesis olur. Ama sınırlar ihlal........
© Denge
