DİLİN KIRDIĞINI İBADET TAMİR EDEMEZ...
İbadetler, insanı Allah’a yaklaştırmak için vardır. Namaz; kulun miracı, oruç; sabrın terbiyesi, zekât; cimriliğin ilacı, hac; benliğin soyunuşudur. Fakat bütün bu ibadetler, insanda dönüşüm meydana getirmiyor, kalbi yumuşatmıyor, nefsi terbiye etmiyor, dili güzelleştirmiyor ve ahlâka yansımıyorsa; geriye sadece şekil kalır. O zaman ibadetin bedeni vardır ama ruh yoktur. İşte bunun için; “Diliyle kırıcı olan insana, yaptığı ibadetin kalitesi fayda etmez.” denmiştir. İnsanı mümin yapan, sadece alnını secdeye koyması değil; o secdenin kalbini temizlemesi, dilini nezaketle süslemesi, hayatına merhamet olarak dönmesidir. Bir insan günde beş vakit namaz kılabilir, umreye defalarca gidebilir, uzun uzun dualar edebilir; fakat diliyle insanları yaralıyor, kalp kırıyor, gönül incitiyorsa, Allah katında ibadetinin sevabı eksilir, hatta tamamen söner. Çünkü Allah, sadece ellerin yaptığına değil, dilin söylediğine ve kalbin taşıdığına da bakar.
Tasavvufun büyükleri “Bir kalbi kırmak, Kâbe’yi yıkmaktan beterdir” demiştir. Çünkü Kâbe, taştan yapılmıştır, gönül ise Allah’ın nazar ettiği yerdir. Kâbe’nin sahibi Allah’tır, gönlün sahibi de Allah’tır. Bu yüzden gönlü kırmak, sadece bir insana yapılmış bir kötülük değil aynı zamanda Allah’ın hoş görmediği bir cürettir. Rasûlullah (s.a.v.); “Gerçek mümin, insanların elinden ve dilinden emin oldukları kişidir.” (Tirmizî) buyurmaktadır. Bir müminin farkı, sadece........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon