menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Boykot ve Farklı Ontolojik Gerçeklikler

13 0
25.03.2025

AKP, iktidara geldiği 2002 yılından bu yana Türkiye’nin toplumsal ve kültürel fay hatlarını etkili bir şekilde kullanmayı başarmış bir parti. Muhafazakâr ve dindar kesimlerin temsilcisi olma iddiasıyla ortaya çıkmış, özellikle ikinci döneminden itibaren iyice popülist söylem ve eylemlere kayarak Batıcı seküler elitlere karşı “yürüttüğü mücadeleyi” çatışma eksenli siyasetinin merkezine yerleştirmiştir. Eğitim politikalarından medya düzenlemelerine, yargıdaki yapılanmadan her türlü bürokratik örgütlenmeye kadar yapılan her eylemde bu stratejiye uygunluk asgari düzeyde gözetilmiştir. Bu yaklaşım, partinin yalnızca siyasi bir hareket olmanın ötesine geçip kültürel bir dönüşüm projesi olarak algılanmasına da yol açmıştır.

Muhalefet partileri, bu kültürel çatışmalara karşı farklı stratejiler geliştirmiştir. Özellikle ana muhalefet partisi, laiklik ve çağdaş yaşam tarzını savunarak kendilerini AKP’nin antitezi olarak konumlandırırken, iktidarın ötekileştirdiği geniş kesimden oluşan hazır bir seçmen kitlesini arkasına almıştır. Bu durum uzun bir süre CHP için büyük bir konfor alanı yaratmıştır. Zira etkili bir politika üretmeden ve siyasi riske girmeden kendisine oy veren, gidecek başka yeri olmayan büyük bir seçmen kitlesine sahip olmuştur.

İktidar ve ana muhalefet partisi, bu kamplaşmayı farklı şekillerde kullanmış ve kendi seçmen tabanlarını konsolide etmiştir. Kamplaşmanın siyasetteki bu etkin rolü, demokratik süreçlerin işleyişini zaman zaman zorlaştırsa da, uzun bir süre Türkiye’nin dinamik ve renkli toplumsal çeşitliliğinin bir yansıması olarak da değerlendirildi. Ta ki uzun yıllar boyunca süregelen konumların değişme ihtimali ortaya çıkana kadar. Son olayda ileride kartların yeniden dağıtılma ihtimali, iktidarın masayı devirme teşebbüsüne yol açmıştır.

Siyasi partiler, doğaları gereği üyelerinin kaynaklardan en fazla payı alması için liderlerini destekleyen çıkar gruplarıdır. Siyasi aktör olan ve politik görev alan merkezdeki kesim pek tabii kaynaklara en yakın gruptur. Çepere doğru kaynak erişimi zayıflar ancak burada da parti ideolojisi simgesel sermaye özelliğini artırır. Yani, bir siyasi partinin destekçisi olan sıradan biri, kaynak erişiminden ziyade parti ideolojisini eksene alarak desteğini sürdürür. Bunun içindir ki siyasi aktörlerin konjonktürel olarak parti değiştirmeleri ya da farklı ideolojileri benimsemeleri çeperdeki destekleyiciler tarafından........

© Daktilo1984