menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

RTÜK Matruşkası 3: Kontrol Merkezine Dönüşüm

11 0
24.07.2025

“Bir insana ne kadar boya kalemi verirsen o kadar renkli tablo yapar.”

İktidarın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) verdiği ve RTÜK’ün kullanmaktan çekinmediği kalemler yalnızca siyah ve gri tonlarda. Bu da bize gösterilen resmin neden bu kadar karanlık olduğunu anlatıyor.

Hukuk fakültesinde öğrenciyken, Daktilo1984’te RTÜK Matruşkası başlığıyla iki yazı yayınlamıştım. İlk yazımda 1 Ağustos 2019’da çıkan internet ortamındaki yayınlara ilişkin yönetmelik ve yönetmelikteki “bireysel yayın hizmetleri” ile “bireysel iletişim hizmetleri” ayrımının üzerinde durmuştum.[1]

İnternet üzerinden yapılan yayınların hangilerinin bireysel yayın hangilerinin bireysel iletişim hizmeti olduğu noktasındaki gri bölgenin, basın ve ifade özgürlüğünün aleyhine bir alan açtığını vurgulamıştım.

İkinci yazımda ise RTÜK Başkanı’nın “milli ve manevi değerler” vurgusu ile yaptırım tehditlerine değinmiş, RTÜK Matruşkası açıldıkça içerisinde daha kısıtlayıcı bir kurumla karşı karşıya kalacağımızı şu cümlelerle söylemiştim: “İçinde bulunduğumuz süreç şunu gösteriyor ki ilerleyen dönemlerde RTÜK Matruşkası’nın içerisinden özgürlükler aleyhine çıkacak pek çok kısıtlama ile karşı karşıya kalabiliriz.”[2]

İki yazının üzerinden beş yıldan fazla süre geçti. Yıllar içinde RTÜK Matruşkası açıla açıla geldiğimiz nokta; lisans iptalleri, bireysel iletişim hizmetlerine lisans baskısı, on günlük ekran karartma cezaları oldu. Ayrıca, muhalif görüşlere yer veren medya kuruluşlarının her RTÜK açıklamasında belirli bir yüzdelik diliminde idari para cezası alması, kanıksadığımız bir durum haline geldi.

RTÜK Matruşkası’nın üçüncü yazısını yazmaya beni iten ise Halk TV açısından idari yargı tarafından “yürütmeyi durdurma” kararı ile önü kesilen Halk TV ve Sözcü TV’ye verilen 10 günlük karartma cezası oldu.

Orwell’in Hayal Etmediği Karartma

RTÜK, 27 Mart tarihli toplantısında, Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından üç büyük şehirden yapılan canlı yayınlar nedeniyle Halk TV ve Sözcü TV’ye “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla 10 gün yayın durdurma cezası verdi.

Yasal olarak beş gün içinde uygulanması gereken bu karar, Sözcü TV’ye ancak 3 Temmuz’da iletildi ve yasal süresinin bitişinde, yani 8 Temmuz saat 23.59’da Sözcü TV karartıldı.

Halk TV hakkında Ankara 21. İdare Mahkemesi’nin 7 Temmuz’da verdiği “yürütmeyi durdurma” kararı ile karartma cezası geçici olarak durduruldu.

Kararın kanallara iletilmesinin ardından Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor’un “George Orwell bile RTÜK gibi bir şeyi hayal edemezdi.” ifadesi, kurumun geldiği yerin distopik doğasını tek başına özetliyor.

Sözcü ve Halk TV’nin karartılması, sadece iki televizyonun susturulması değil; muhalefetin, eleştirinin, alternatif sözün de karartılmasıdır. Kararların veriliş biçimi, itiraz süreci, sadece hukuk maddelerine atıf yapılması ve gerekçesiz olmaları, RTÜK’ün hukukun değil, siyasal gücün kılavuzluğunda hareket ettiğini açıkça gösteriyor.

RTÜK Başkanı’nın söz konusu karartma hakkında kullandığı ifade,........

© Daktilo1984