Türkiye’de İşgücü Piyasası: Perşembe’nin Gelişi Çarşamba’dan Belli midir?
Türkiye ekonomisi, son yıllarda birçok yapısal sorunla mücadele ediyor. Politika hatalarını bir kenara bıraktığınızda bile makroekonomide karşı karşıya kalınan sorunların pek çok yapısal arka plana (halının altına süpürülen gündemler) sahip olduğunu söylemek mümkün. Bu sorunların başında ise işgücü piyasası şemsiyesinde yer alanlar geliyor.
Ekonomide son dönemde işsizlikte yaşanan artış eğilimi ve asgari ücretin giderek toplumun ortalama ücretini teşkil eden ve insanca yaşama olanağı vermeyen bir ücrete dönüşmesiyle çift yönlü bir sorunsal haline gelmesi, işgücü piyasasındaki pek çok sorunun karşımıza çıkardığı temel meseleler. Temelde ekonomik krizin sosyal dokuda yarattığı tahribatın en belirgin biçimde hissedildiği alanların başında gelen işgücü piyasası, Türkiye’de çalışma yaşamının temel göstergeler ve toplumsal refah düzeyindeki gerileme bakımından önemli bir gerileme içinde olduğunu gözler önüne seriyor.
Ekonomide Serbest Düşüş Zamanı
TÜİK’in 2025 yılı Nisan ayına ilişkin işgücü istatistikleri ile DİSK-AR’ın geniş tanımlı işsizliğe dair tespitleri birlikte değerlendirildiğinde, işgücü piyasasında ciddi sorunların arifesinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Nitekim istatistiklere göre mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranının, Nisan ayında yüzde 8,6 seviyesinde gerçekleşerek bir önceki aya göre 0,6 puanlık bir artış gösterdiği görülüyor.
Bu artış, dar tanımlı işsizlik oranının son altı aydır ilk kez yükselmesi anlamına gelirken, işsiz sayısında yaşanan 203 bin kişilik artış, ekonomik yapının istihdam yaratma kapasitesinde ciddi bir zayıflama olduğuna işarete ediyor. Bu noktada kadın işsizliğinin yüzde 11,5 ile erkek işsizliğinden çok daha yüksek seyretmesi, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin istihdam boyutunu gözler önüne seriyor.
Öte yandan, bu dönemde istihdam edilenlerin sayısındaki 316 bin kişilik azalma ise işsizlikteki artışa paralellik göstermenin yanında, mevcut işlerin kaybedildiğini gösteriyor. Nisan ayı itibarıyla yüzde 48,8 olarak açıklanan istihdam oranı, Türkiye gibi genç nüfusu yüksek olan bir ülkede oldukça düşük bir düzeye karşılık geliyor. Bunlara ek olarak, erkeklerde istihdam oranı yüzde 65,8 iken, kadınlarda bu oran yüzde 32,2’de kalıyor. Bu veriler, kadın işgücüne katılımının düşüklüğü ile birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’de kadın emeğinin ekonomik sistem dışında bırakıldığını net biçimde ortaya koyuyor. Oysaki ekonomik büyümenin güçlenmesini sağlayacak ana unsurlardan birinin kadınların ekonomideki yerini güçlendirmekten geçtiğini biliyoruz.
Bugünlerin Yarınları da Var!
Geleceğin parlak olmadığını bize gösteren bir diğer gösterge ise işgücü katılım oranları. İşgücüne katılım oranındaki bir önceki aya göre 0,2 puan düşüş, bu oranın Nisan ayında yüzde 53,4 olarak gerçekleşmesi ile sonuçlanıyor. Yine erkeklerde bu oran yüzde 70,9 iken kadınlarda yüzde 36,4 olarak hesaplanıyor. Kadınların işgücüne katılımında yaşanan bu düşük oran, yapısal bakımdan Türkiye’deki ekonomik büyüme potansiyelinin önemli bir........
© Daktilo1984
