Eğitimin Sessiz Çöküşü ve Gençliğin Geleceksizliği
Eğitim, bir toplumun sadece bugününü değil, geleceğini de şekillendirir. Dolayısıyla ister iktisadi ister sosyolojik yönden alınsın, uzun vadeli ve stratejik bir konudur tüm ülkeler için.
Ancak Türkiye’de eğitim sistemi, uzun yıllardır bir dönüşüm değil, bir çözülme süreci yaşıyor. Bu çözülmenin en ağır bedelini ise hayatının en üretken ve umut dolu dönemini yaşayan gençler ödüyor.
Merkezi sınavlarla örülmüş katı yapısı, fiziksel ve zihinsel sağlığı ihmal eden müfredatı, bireysel yetenekleri görmezden gelen anlayışı ve artık umut değil yük haline gelmiş yükseköğretimiyle Türkiye’de eğitim sistemi, genç kuşakları geleceğe hazırlamak yerine onlardan geleceği çalıyor.
Sınav Maratonu: Hayatın Başında Başlayan Yarış
Türkiye’de öğrenciler neredeyse daha 10 yaşına varmadan sınavlarla tanışıyor. TEOG’un yerini alan LGS, onun da devamı olan YKS derken, gençlik çağlarının büyük bölümü dershane, özel ders ve test kitapları arasında sıkışıyor.
Bu süreç, bireylerde yalnızca akademik bir yoğunluk değil, aynı zamanda derin bir fiziksel ve psikolojik tükenmişlik yaratıyor. Öte yandan, eğitimin piyasalaşması giderek daha vahşileşen bir kapitalist mekanizmayı da pekiştiriyor.
Araştırmalar, öğrencilerin sınav stresi nedeniyle psikolojik yardım alma oranlarında Türkiye’nin ilk sıralarda gelen ülkelerden biri olduğunu gösteriyor. Böylece piyasalaşan sektörlere yenilerinin eklendiğini de hatırlatmak gerek. Yani bir hamle ile sadece özel okullar, dershaneler, yayıncı kuruluşlar kazanmıyor; eğitim koçları, rehberler ve terapistler gibi tamamlayıcı alanlarda da bir piyasalaşma söz konusu oluyor. Kuşkusuz piyasada böyle bir talep yaratıldığı vakit böylesi bir arz yapısının oluşması kaçınılmaz. Ama keşke sınırlı kaynaklar, yıkıp yeniden yapmaya akıtılmasa…
Diğer bir yönüyle bu sınav sistemi, başarıyı her bireyin ilgisine, yeteneğine, üretkenliğine göre değil, yalnızca “test çözme” becerisine göre tanımlıyor. Bu durum, yaratıcılığı, sanatı, sporu, üretken düşünmeyi değil; ezberlemeyi, susmayı ve kaygıyla yaşamayı öğretiyor.
Sağlık ve Hareket: Yok Sayılan Beden
Fiziksel sağlık da bu sistemin kurbanlarından biri. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2023 verilerine göre Türkiye’de 11-17 yaş grubu çocukların yalnızca ’i günlük önerilen fiziksel aktivite düzeyini karşılıyor. Bu oran, Avrupa ortalamasının oldukça gerisinde. Avrupa’da insanların iş ve okul dışında hem bedensel hem ruhsal sağlıklı yaşam ve hareket etmek için ayırdıkları vakit, Türkiye’de kaybolup giden zamana karşılık geliyor.
Okullarda beden eğitimi dersleri ya oldukça sınırlı ya da çoğunlukla etkin şekilde yapılmıyor. Özellikle sınav yılı olarak görülen 8. ve 12. sınıflarda bu dersler neredeyse tamamen askıya alınıyor. Bu da çocukların motor becerilerini, takım çalışmasını, dayanıklılığını ve ruh sağlığını geliştirmesine engel oluyor. Oysaki bu çağlar, bir bireyin gelişiminde geri döndürülebilir zamanlar değil.
Üstelik psikolojik sağlık da ciddi tehdit altında. Lise öğrencilerinin büyük bir bölümü kaygı bozukluğu belirtileri gösteriyor. Yine sayısız araştırmada gençlerin gelecekten umut duymadığı ifade ediliyor. Eğitim sistemi, bedeni ve zihni yoran ama ruhu hiç beslemeyen bir yapıya dönüşmüş durumda.
Üniversite: Geleceğin Miadı Doldu mu?
Bir zamanlar toplumların........
© Daktilo1984
