Bu bahar, başka bahar...
Her sabah yeni bir güne başlıyoruz; gün, kimimizin dünkü mutluluğunu çoğaltarak, kimimizin kaygılarını tetikleyerek bitiyor. Günler, aylar, mevsimler çok hızlı akıyor. Çoktandır siyasal-toplumsal nedenlerle baharların ilkinde mi sonuncusunda mı olduğumuzu bilemeden yaşıyoruz. Bu yıl öyle olmadı. Önce karın kalkmasına aldanan badem birden çiçekleniverdi, sonra gençler... Oh, bahar geldi!
Doğanın uyanması demek olan bahar, kim nerede nasıl yaşıyor olursa olsun, insana da mutsuzluktan umutsuzluktan silkinme duygusu verir. İnsanın bahardan kışa aşkı, mutluluğu, maddi-manevi gönenci yaşayacağı ortamın uygun, koşulların tastamam olmasını istemesi düşçülük mü? Varsayalım öyle olsun... Eğitime, sağlığa, ekmeğe ulaşacağımız koşulların iyileştirilmesi, adaletin gecikmemesi için çaba harcanması da mı... Yönetenlerle yönetilenlerin birbirini, en çok da gençleri doğru anlaması, doğru sevmesi de mi düşçülük?
Bahar yenilik yenileşme, gençlik çağıdır. Bu bahar çiçeklenen bademleri, kırmızı gagalı leylekleri hangi dille karşıladık? Bademler, leylekler giden güzde arkada bıraktıkları bağı bahçeyi, bacayı yerinde bulamamışken... Mart da martlığını kazma kürek yaktırarak değil, özgürlükle yasağı........
© Cumhuriyet
