Bir Tapınağın Hikâyesi: Mekânlar Değişiyor, İnsan Hep Aynı Savaşın İçinde
Denizden 150 metre yukarıda, Akropolis’in kayalık tepesinde yükselen sütunlar… Her sabah güneş, Parthenon’un mermerleri üzerinde yeniden doğar. Işık, yüzyılların tozunu aralayıp taşların yüzeyinde gezinirken, sanki içlerinde hâlâ bir nabız atar gibidir.
Bir tapınaktan fazlasıdır Parthenon. İnancın taşta vücut bulmuş hali ya da taşa kazınmış bir inanç hikâyesi…
İnsanlık tarihi bize şunu öğretti: Tanrılar değişti, diller değişti, imparatorluklar yıkıldı ama insanın güven duyma ve inanma ihtiyacı, hiçbir çağın külüyle sönmedi.
Perslere karşı elde edilen zaferin anısına, Atina’nın koruyucusu tanrıça Athena adına inşa edilen bu tapınak, “yukarı şehir” anlamına gelen Akropolis’in tepesinde yükseldi. Bu yer, tanrı ve tanrıçaların oturabileceği bir mekan olmaktan öteydi. Şehrin gücünün, estetiğinin ve inancının ortak yansımasıydı.
Antik Yunan’dan bugüne uzanan zaman çizgisinde Parthenon, sadece mimarinin değil; aynı zamanda siyasetin, toplumun, inancın değişiminden izler taşıyan bir anıt. Yunan mimarisinin doruk noktası kabul edilir. Heykeltıraşlığın doruğuna ulaşan kabartmaları, Antik Yunan’ın estetik zekâsını ve Atina demokrasisinin özgüvenini taşır. İki bin yılı aşkın süredir Akropolis’in tepesinde duran bu yapı, sayısız kez yıkılmış, onarılmış, dönüştürülmüş; ama hiçbir çağ onu bütünüyle susturmayı başaramamıştır.
2 bin yılı aşkın bir süredir, insanlığın inançla kurduğu o eski bağın taşlaşmış hâli olarak karşımızda durur.
M.Ö. 5. yüzyıl, tarihin “Atina’nın Altın Çağı” dediği o görkemli döneme karşılık gelir. Demokrasi filizlenmiş, felsefe sokaklarda konuşulur olmuş, sanat kentin ruhuna karışmıştır. Perikles’in önderliğinde Atina, yalnızca bir şehir değil, insan aklının ve estetik idealin sahnesine dönüşmüştür.
İşte Parthenon da bu sahnenin en ışıltılı perdesidir. M.Ö. 447 yılında temelleri atılmış, M.Ö. 438’de tamamlanmıştır. Kentin koruyucu tanrıçası Athena’ya adanmış bu tapınak, aynı zamanda insan aklının taşla kurduğu en tutkulu diyaloglardan biridir.
Tapınağın merkezinde, heykeltıraş Phidias’ın yarattığı 12 metre boyundaki altın ve fildişinden Athena Parthenos heykeli bulunurdu: bir elinde kalkan, diğerinde zafer tanrıçası Nike heykeliyle... Gücün, bilgeliğin ve estetiğin birleştiği bu figür, aslında tüm bir uygarlığın kendine duyduğu güvenin simgesiydi.
Zaman aktı…
M.Ö. 146’da Romalılar Yunanistan’ı ele geçirdiğinde, Atina artık bir taşra kenti sayılıyordu ama Parthenon, hâlâ bir hayranlık konusuydu. M.S. 380’de Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun resmi dini ilan edilmesiyle yeni bir dönem başladı. Pagan tapınakları birer birer kiliseye dönüştürülürken Parthenon da bu dönüşümden payını aldı. Athena’nın evi artık........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d