Demokratik entegrasyon
Prof. Dr. Hakkı Keskin’in 25 Temmuz 2025 günü Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Böl ve Yönet” başlıklı yazısını okumadıysanız, bulup mutlaka okumanızı tavsiye edeceğim.
Yazının ortalarında yer alan “Komisyona katılmayın” bölümünde şu satırlar yer alıyor:
“PKK sembolik olarak silahlarını yakma gösterisini yaparken Türkiye’de ‘Demokratik entegrasyon yasaların çıkartılması’ istemine vurgu yaptı. Ne hükümet yetkilileri ne MHP ne de PKK bu yasalardan ne istendiğini henüz açıkça belirtiyorlar. Ne var ki PKK’nin öteden beri anayasada yapılacak değişiklikle ulus ve üniter devlet yapısının yerine, eyalet sistemine dayalı federal bir devlet yapısının oluşmasını, vatandaşlık tanımının anayasada yeniden yapılmasını, Kürtçenin de resmi ikinci dil olarak kabul edilmesini ve okullarda eğitimin iki dilde yapılmasını istediği biliniyor. PKK özünde Türkiye’nin kuruluş ve uluslararası tapusu olan Lozan Antlaşması yerine, Türkiye’de bir Ermeni ve Kürt devletini de öngören Sevr Antlaşması koşullarının benimsenmesini istiyor.”
Ülkemizdeki Kürtçülük sorununu göbek bağından yakalayan saptamalar. Bu saptamalar benim aklıma Türkiye’nin Sırat Köprüsü Açılım Masalı’nı1 getirdi. Türkiye’nin bir Kürt sorunu olmadığını, olmadığı için bir “Kürtçülük sorunu” icat edildiğini anlattığım kitap.
PKK, silah yakma gösterisine karşılık olarak hükümetin “demokratik entegrasyon yasaları” çıkarmasını istiyormuş. İyi de nedir bu “demokratik entegrasyon” denen şey?
Silah bırakan ve kendilerini “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” olarak adlandıran PKK’liler adına Bese Hozat’ın okunan açıklamada yer alan bir deyimi: “Barış ve demokratik toplum sürecinin pratik başarısı için bir iyi niyet ve kararlılık adımı olarak ve bundan sonra özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelemizi,........© Cumhuriyet
