Faşizmin gölgesinde - Prof. Dr. Okan Toygar
“Körlük” romanında, suçun ve şiddetin sıradanlaştığı bir toplumda, halkın hakikate karşı körleşmesini sarsıcı bir alegoriyle resmeden José Saramago, bu anlatının devamı olan “Görmek”te ise yeniden görmeye başlayan yurttaşların, adil bir yaşamı birlikte kurma iradesine odaklanır.
Düzenin çürümüşlüğünü fark eden yurttaşlar, bir seçim günü kitleler halinde boş oy kullanarak iktidarı protesto eder. Ne taş atılır, ne sokaklar yakılır; herhangi bir iktidar talebi de yoktur. Demokrasinin sandıktan ibaret olmadığını, seçimlerin bir itiraz zemini olarak da işlev görebileceğini gösteren çarpıcı bir eylemdir bu.
Özgürlük ve adalet talebi taşıyan bu türden itirazların kökeni, bireyin vicdanıyla otoritenin buyurgan doğası arasındaki kadim çatışmada yatar. Sokrates, bu karşıtlıkta bedel ödemeyi göze alan ilk örneklerdendir. Haksız bulduğu bir buyruğa boyun eğmediği için yargılanıp, idama mahkûm edilir ama af dileme ya da kaçma yolunu seçmez; cezasını kabullenerek baldıran zehrini içer ve ölür.
Benzer bir duruşa, Sofokles’in “Antigone” adlı oyununda da rastlanır. Aynı savaşta ölen iki kardeşinden biri “vatansever”, diğeri ise “hain” ilan edilen Antigone, “hain” kardeşin gömülmesini yasaklayan ve bedeninin kurda kuşa yem olmasına göz yuman Kral Kreon’un buyruğuna karşı çıkar. Çünkü ona göre adalet, tahtta oturanın sözünde değil, vicdanın sesinde yazılıdır.
Antik çağın bu........
© Cumhuriyet
