menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dalbanezo ve Mehmet Ergeneoğlu... İki doktor, iki vicdan yarası - Prof. Dr. Okan Toygar

33 15
15.01.2025

Nazım Hikmet’in “Kafatası” oyunu, bilimin ve bilginin kapitalist sistem tarafından nasıl araçsallaştırıldığını gözler önüne serer. Doktor Dalbanezo’nun kızı, henüz tedavisi mümkün olmayan verem hastalığına yakalanmıştır. Doktor, kızını tedavi edebilmek için tüm zamanını bu hastalık için ilaç bulmaya adar ve bulur. Ancak iktidar ve iktidarla uzlaşmış sermaye, çıkarlarına uymadığı için tedaviye izin vermez. Bu süre içinde kızını kaybeder Doktor Dalbanezo. Bulduğu ilaç elinden alınmış, hekimlik yapması engellenmiş, mecburen sirkte çalışmaya başlamıştır. Kapitalist muktedirler Dalbanezo’nun ölümünün ardından kafatasını bile satar. Yaşarken acımasızca yararlandıkları doktordan ölümünden sonra da kâr etmesini bilirler.

İlk baskısı 1932 yılında yapılmış bu oyunun yazılmasının üzerinden neredeyse yüz yıl geçti. Bugün Nazım’ın dillendirdiği ilkel kapitalist sistemin çok daha şiddetli haliyle sarmalanmış durumda değil miyiz?

İşte sayısız örnek arasından biri;

Prof. Dr. Mehmet Ergenoğlu ve onun utançtan yerin dibine girmemiz gereken davası…

Ergenoğlu, bir Kalp ve Damar Cerrahisi (KVC) uzmanıydı. Çukurova Üniversitesinde aldığı tıp ve KVC eğitiminin ardından Amerika (Houston ve Cleveland) ve Belçika’daki önemli üniversite ve hastanelerde altı yıla yakın çalışmıştı. Ülkesine döndüğünde otuz sekiz yaşındaydı. İyi insan, iyi hekimdi; kurtardığı yüzlerce hayatla, binlerce kişinin yaşamına dokunmuştu. Türkiye’deki akademik ortam ve özel hastanelerdeki çalışma koşullarının çarpıklığı nedeniyle pek çok hekim gibi o da bir özel hastane zincirinden diğerine savrulurken, 2012 yılında doçent, 2018 yılında da profesör unvanı aldı. Artık elli iki yaşındaydı. Evlenmiş, iki kızı olmuştu.

Yaşamının önemli bir bölümünü masa başında çalışarak, bilimsel makaleler yazarak, nöbetlerde, yoğunbakımlarda ve ameliyathanelerde hayat kurtararak geçirmişti. 2020 yılında Covid-19 pandemisi başladığında bir vakıf üniversitesinin tıp fakültesinde öğretim üyesiydi.

Vakıf üniversitesinde hastane patronlarının amacı bilime ve iyi hekim yetiştirilmesine katkıda bulunmak değil; her ne şekilde olursa olsun hastanenin cirosunu arttırmaktı. Üniversite göstermelik, biricik hastanelerinin “marka değer” olmasıysa özneydi.

Özel hastane zincirleri, üniversite hastanesi “olduğunda” SGK’dan daha fazla........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play