menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İklim ve maden yasaları, orman yangınları... Ekolojik sistem alarm veriyor!

21 13
04.07.2025

Başta İzmir ve çevresinde olmak üzere, Ege bölgemizde ve ülkenin birçok yerinde ardı ardına orman yangınları çıkıyor. Bu yangınlarda maddi manevi önemli kayıplar meydana geliyor. Çok geniş orman ve alanları zarar görüyor.

Bu gelişmelerin temelinde elbette öncelikle iklim krizi var. Olağanüstü sıcaklık artışları, ekosistemi zorluyor. Tarımsal gıda üretimi başta olmak üzere birçok ekonomik faaliyet, bu gelişmelerden olumsuz etkileniyor. İnsanlar ve canlılar için hayat her geçen gün daha da zorlaşıyor.


İçinde bulunduğumuz dönem, orman yangınları riskinin ve susuzluk tehlikesinin arttığı bir dönem. Özellikle Ege ve Akdeniz çanağında sıcaklıklar tırmanıyor. Geçtiğimiz hafta sonu İzmir ve çevresinde meydana gelen yangınlar, tehlikenin büyüklüğünü bir kez daha gösterdi.

İşte tam da bu sırada TBMM’nin gündeminde iklim ve madenciliğin önünü açan yasalar vardı. Zeytin alanlarının gözden çıkarılmasına kamuoyunda gösterilen olağanüstü tepki nedeniyle, görüşmelerde iklim yasasına öncelik verildi. Ancak hemen ardından da maden yasasının genel kurula indirileceği anlaşılıyor.

Aslında bütün bu yasa girişimlerinde, kıyı işgallerinde ve kıyıların iş çevrelerinin kullanımına açılmasında; ortak bir yaklaşım var. Rant ve çıkar odaklı yaklaşımlar belirleyici oluyor. Hep bu çevrelerin lobiciliği ve talepleri dikkate alınıyor. Çıkarılmak istenen yeni yasalar, torba kanun tekliflerinin içine atılan maddeler ve bu doğrultuda yapılan yönetmelik değişiklikleri; hep bu çevrelerin çıkarlarına hizmet ediyor.

Oysa iklim yasasının, zeytinciliği tahrip edecek kanunun ve ilgili yönetmeliklerin, kamucu bir anlayışla ele alınmasını isteyenler de var. Ormanlarımızın, zeytinlik alanlarımızın, doğamızın, toprağımızın, ağacımızın korunmasını, bunun öncelikli olmasını talep ediyorlar.

Ekolojiyi, doğal yaşamı, çevreyi, tarımı önemseyenler, iklim ve susuzluk konusundaki tehlikelere dikkat çekiyorlar. Başta ilgililer ve yetkililer olmak üzere, herkesin tehlikenin farkına varmasını istiyorlar. Bunun için her türlü zorluğa ve baskıya karşın seslerini yükseltiyorlar. Toplumsal bilincin ve vicdanın harekete geçmesini bekliyorlar.

Ekosistemdeki olumsuz gelişmelerin ayırdında olan bizler de bu konuları sürekli gündeme taşımaya çalışıyoruz. Toplumcu bir anlayışla ve........

© Cumhuriyet