İmamoğlu ve demokrasi halka emanet
Çanakkale Zaferi kutlamalarının yapıldığı gün, diploma krizi yaşandı ve o muhteşem anma günü ikinci gündem olarak kaldı. Atatürk’ün adını anmadan kutlama yapma senaryoları peşinde koşanların, diploma iptali ile yetinmeyecekleri belliydi. Dün sabah ise, Ekrem İmamoğlu’nu ve yüzü aşkın CHP’liyi gözaltına aldılar. Hem de ağır iddialarla: “Suç örgütü liderliği”, “Terör örgütüne yardım”, “İhaleye fesat” vs…
Yöneltilen suçlamalarla bir günde oluşturulan algıların hangi zirvelere tırmanabildiğini 2010’lardan hepimiz hatırlıyoruz… Sonra her biri sırayla balon gibi patlayan, şatafatlı cümlelerle FETÖ’cü basında tasarlanmış dosyalar vardı. Mustafa Balbay, Aziz Yıldırım, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, kimler geçti o korkunç çarkın içinden!
13 Şubat günü, bu sütunda şunları yazmıştım:
“‘Bu kadar erken adaylığa ne gerek vardı’ diyenlere yanıt: Daha da erkene çekilmeli! İmamoğlu’nun Yavaş’ın çekildiği bir ortamda aday olması ise onu bu önseçimde, muhalefetin tek tabancası haline getirir. Çünkü hiç kimse onun karşısında kendi ismini ezdirmek istemez. Bu durumda 23 Mart’a kadar zaman kaybedilmemesi lazım, mesela bir hafta içinde başka bir gerçek aday çıkmazsa, CHP vakit kaybetmeden İmamoğlu’nu ‘cumhurbaşkanı adayı’ olarak açıklayabilmek için usulden başka bir şey ifade etmeyecek olan önseçimi, kendi yönetmelik ve kararlarını elinden geliyorsa revize edip en geç 2 Mart’a almalı. Çünkü siyaset şu anda Türkiye’de tamamen vitesi boşalmış bir şekilde yokuş aşağı gidiyor ve üç-beş haftada hiçbirimizin aklına gelmeyecek her şey başımıza gelebilir”.
İmamoğlu’nun adaylığı derhal netleştirilip yurt dışında o sıfatla kendini dünyaya tanıtmalıydı. Yıllar üstünden defalarca yazdım ama çok daha karmaşık gündemlerle yüklü öncelikler ve tercihler yüzünden adım adım bugünlere geldik.
Ben bu satırları yazarken İmamoğlu herhalde ifade veriyor, benim kulağımda ise onun........© Cumhuriyet
