Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi
“Korku, dağları sardı” dilimizin yerleşik deyimleri arasındadır. İster siyasi ister sportif alanda olsun, köşe başlarını tutan insanlar bile rakiplerinden korkmaya başladıkları anda maalesef eşitlik ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak davranışlara girişirler. Ülkenin bugün en büyük sorunu, eşitlik ve adalet arayışı. Herkese aynı muamele yapılmıyor. Aynı suçlar aynı ceza ile karşılaşmıyor. İnsanlar artık her alanda haklarının yendiğini düşünüyor.
Ekrem İmamoğlu, cumhurbaşkanı olma konusunda kararlı. Kazanabileceğini ortaya koyan birçok anket de yayınlandı. 23 Mart’ta ise 100 binlerce CHP üyesi sandığa giderek kendisini CHP’nin resmi adayı yapmak için oy verecek. Öğrendik ki, Kastamonu ve Trabzon’da “maç var” bahanesiyle kendisine büyük spor salonları açılmamış. Soruyorum size, oraya AKP adayı gitseydi, ne olurdu? O bahaneler hemen buharlaşıverirdi! Soruya bile gülüyorsunuz değil mi? İmamoğlu’nun vatandaşlık hakları gasp edilircesine üst üste açılan ve hiçbir mantığı olmayan davalarla adaylığının hukuki planda geçersiz hale düşürülmeye çalışılması hangi hukuk, insan hakları, hangi eşitlik ve adalet kavramları ile açıklanabilir? Ve işin kötüsü halk artık bunu olağan kabul etmeye başladı! Erdoğan’a karşı en güçlü cumhurbaşkanı adayı olan İmamoğlu’na iktidarın çelme takma peşinde olduğunu, onun partisini ve çeşitli belediyeleri adım adım kuşatarak çemberin daraltıldığını ve sanki bu durum “başa gelen bir kadermiş gibi” bir algı oluşturulduğunu herkes görüyor ve ne kadar acıdır ki seyretmekle yetiniyor. Cesur bir duruşla itiraz edenler de büyük bir baskı kıskacı altına alınıyorlar. Bu arada Başsavcı Akın Gürlek, 23 Mart tarihine yetiştirmek istercesine İmamoğlu’nun diploması konusunda, üniversitenin yanıtını hızlandırmasını talep etti. İzlediğim bazı tartışmalarda “yaratılan baskı ortamının bugüne kadar görülmedik bir........© Cumhuriyet
