Yılın ikinci yarısından gün alan bu güncel takvimde, bir eko-politik envanter çıkarmak; bundan sonrası için de yol gösterici özelliğe sahip kilit gelişmelere göz atmak gerekiyor:

Başkan Trump’ın tüm “ajitasyon” derecesine varan ve alışılmış uslüp ile yerleşik teammülleri ihlal eden davranış ve demeçlerine karşın FED, Temmuz ayı toplantısında faiz indirimi kararını ver(e)mediği görülüyor. Bu kararı ile beşinci kez “pas geçmiş” olan FED’in bu kararını, tam otuziki yıl sonra ilk kez “oybirliği olmadan” sonuçlandırdığı dikkatle not ediliyor. Onbir kişilik ilgili komite kararında; ismi Powell sonrası muhtemel adaylar arasında geçen Christopher Waller dışında Michelle Bowman’ın da, 25 bipslik bir indirim tercihinden yana oy kullandıkları ortaya çıkıyor. Kararın hemen sonrasında Trump’ın sarfettiği; “ Amerika’nın en düşük faiz oranına sahip olması gerekir iken, dünyada 38. sırada yer alıyoruz, indirimde geç kalıyorlar!” açıklaması yankı uyandırıyor. İlaveten, Trump’ın, kararın hemen ertesinde “güçlü dolar politikası” üzerine kararlılık vurgusu taşıyan demeçleri ve başta BRICS olmak üzere “doların rezerv para statüsüne karşı çıkacak her girişime karşı tavizsiz duruşu” yönündeki açıklaması kayıtlara geçiyor. Önümüzdeki sene Mayıs ayında görev süresini tamamlayacak FED Başkanı Powell’in, tüm tenkit ve tehditlere rağmen, daha önce görevden alınması/ayrılması ihtimali halen düşük düzeyde değerlendiriliyor. Ancak, yeni dönemde atanacak ismin önceden açıklanarak, Powell’ın üzerinde itibarsızlaştırma kılıcının sallandırılması ihtimali halen geçerliliğini koruyor. Ticaret pazarlıkları sürecinde ön plana çıkartılan Hazine Bakanı Scott Bessent’in aynı anda FED başkanlığına da atanarak bu görevi birlikte yürüteceği yönündeki söylemleri yaygınlık kazandığı izleniyor. Merkez bankası işlevlerini üstlenmekle birlikte esas itibarıyla FED’in, “kamusal nitelikli bir........

© CNN Türk