Baksı'nın gücü, şifası, kutsallığı ile buluşan Pirim'in heykelleri
Çocukluğu, Kuzguncuk’ta yaşayan ressamlar, heykeltraşlar, şairler, yazarlar (Cengiz Bektaş, Nevzat Sayın, Bihrat Mavitan, Can Yücel gibi isimler) ile geçmiş. Merakla kafasını kapısından içeri soktuğu atölyelerde hayatı anlamış, büyük adamlarla erken yaşta anı biriktirmeye başlamış, usta çırak ilişkisi kurmuş. Bu yüzden de kendisine "nerelisin?" sorusu her sorulduğunda "Ankara'da doğdum, Kuzguncuk’ta dünyaya geldim" cevabını vermiş. "Hayatım boyunca hep heykeltıraş olmak, sadece heykel yapmak istedim" cümlesini kurmasına neden olan yeri, doğduğu yerden ayır(a)mamış. Üniversitedeyken hayatı Mevlana'nın Mesnevisi ile anlamaya çalışmış. Bu nedenle de öğrenciliğinden bu yana "Birden bütüne" cümlesi onun sanat kariyerinin temeli olmuş. Eserlerindeki neredeyse birbiri ile aynı görünen katmanların, biraraya gelince bütünü oluşturuşu hep buna dayanmış ve hep kendi derdinin dünyanın başka bir yerinde başka birilerinin daha derdi olduğuna inanmış.
Heykel gibi içinde yaşanabilecek bir bina tasarlamak onun büyük hayallerinden biriymiş. Sonra bir gün Louis Vuitton, ondan bu hayali gerçekleştirmesine yardımcı olacak bir şey istemiş. Louis Vuitton, mağazalarına bir cephe yapılmasını beklerken o, bir cephe yerine içine girilebilecek kocaman bir heykel yapmış ve böylece de tarihinde ilk kez tamamen bir sanatçıya teslim edilerek yaptırılan İstinye Park’daki ikonik Louis Vuitton binası ortaya çıkmış. Antalya Demre'den gelen mermerlerle yapılan bu binadan “Masterpiece” olarak dünyanın dört bir yanında sitayişle bahsedilmiş ve bu bina, Louis Vuitton'un sanatçı işbirliği ile yapılan projelerinin arasında baş köşeye oturmuş. Kapılara hep çok önem vermiş. Yaşam yolunda yürürken her geçtiği ruhsal eşikte bir kapı heykeli yapmış. "O kapıdan geçerken geride bıraktıkları ve o kapıdan geçtiği vakit bulacakları" üzerine çok düşünmüş. Maldivlerdeki bir adaya bu nedenle Mevlana’nın sema dönüşü sırasındaki beyaz eteklerinin kıvrımından oluşan, arasından bakınca sonsuz bir deniz manzarası gözüken Sıfır Kapısı heykelini yapmış. Sonra da o kapıdan geçenler adına "her kim bu adaya gelirse, hiçlik mertebesinden geçerek, bedensel ve ruhsal iyileşmeyi yaşamış olarak, sıfırlanarak dönsün evine.." diyerek, şifa niyetiyle heykelini bu adaya yerleştirmiş..
***
Türkiye'nin genç çağdaş heykeltraşlarından biri olarak Türkiye'yi gururla temsil etmiş.. Dünyanın dört bir yanında heykel ve tasarım alanında almış olduğu ödüllerle adından çokça bahsettirmiş. İşleri her yerde parmakla gösterilmiş. Başarısı ve yeteneği ile kısa zamanda pek çok sanatçıya ilham olan bir heykeltraş, Seçkin Pirim.
Ve şimdi Seçkin Pirim'in heykelleri Bayburt'un olağanüstü bir yerinde, Baksı Müzesi'nde.. Ben ne yazıkki bu heykelleri görmeye henüz gidemedim ama Baksı Müzesi'ne geçtiğimiz yıllar içerisinde iki defa gitme şansına sahip olduğum, o toprakların, o yörenin, Baksı Müzesi'nin nasıl güçlü bir hikayesi, şifası, kutsallığı olduğunu bildiğim için Baksı Müzesi ve Seçkin Pirim'in heykellerinin yanyana ne denli güçlü bir enerji yaratmış olabileceğini hayal edebiliyorum. (daha önce yazmış olduğum Baksı Müzesi'ne ilişkin olan yazım - https://www.cnnturk.com/yazarlar/guncel/duygu-merzifonluoglu/baksi-ve-gecmisi-selamlamak-anadolu-odulleri-uzerine-1752190 )
Ben bugüne kadar Baksı'da çok uzun vakit geçirmedim ancak her iki gidişimde de hayatım boyunca asla unutmayacağım anılar biriktirdim ve bu sayede de o toprakların yapmak isteyip de yapamadığım bir şeyleri yapabilmem için beni destekleyip, duymam gerekenleri bana söylediğine tanıklık edebildim. O nedenle Baksı Müzesi’ne dair size tek söyleyebileceğim şey, fırsat yaratıp oraya gitmeniz. Yakından görüp, tertemiz havasını içinize çekip, oradan kendinize, yaşamınıza ve de bu yaşamda yapmak istediklerinize yeniden bir bakmanız. Çünkü orası İstanbul’da (veya yaşadığınız şehirde) sorularınıza bulduğunuz cevaplardan öte başka cevaplarla sizi karşılaştıran kutsal bir alan.
Şimdi sizleri Kasım ayına kadar devam edecek olan Baksı Müzesi’ndeki Seçkin Pirim Sergisi, sergide yer alan eserler ve Baksı Sanat Kültür Vakfı'nın bugünlerde yapmakta oldukları üzerine Baksı Müzesi'nin Kurucusu, Sanatçı ve Akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan ile yapmış olduğum söyleşi ile baş başa bırakıyorum.
1) Hüsamettin Hocam ‘Akarsu Üstünde Konuşmalar’ ile başlayalım. Geçen gün mail kutuma bir mail düştü. Bir salın üzerinde birkaç kişi oturmuş bir güzel sohbet ediyor. Altında da şöyle yazıyor:
"Baksı Müzesi’nde sanat, mimarlık, medya ve düşünce dünyasından isimleri buluşturan Akarsu Üstünde Konuşmalar etkinliği gerçekleştirildi. “Gençler Hangi Vadide Yol Alıyor?” başlığı ile düzenlenen söyleşi dizisi sanatseverleri Çoruh Nehri üzerinde düşünsel bir yolculuğa çıkardı." Nasıl ortaya çıktı bu etkinlik, hikayesi nedir?
Baksı’nın bulunduğu coğrafi nokta ve yolların kavşağında olmama durumu hem dezavantaj hem de avantaj olarak karşımıza çıktı. Biz dezavantajlarını bir kenara bırakarak avantajlarından yararlanmak istedik. Bir........
© CNN Türk
