menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Demli Bir Yazı

12 7
30.10.2025

Sakın ha,
O resme dokunma!
O adam, işte hala sevdiğim.

Onsuz rakı içemem de bilir misin?
Resimde gördüğünden daha güzeldir!
Biz ne rakılar içtik onunla
…”

Pelin Onay

Bu güne kadar rakı üzerine okuduğum en güzel yazı…

“ Puslu bir İstanbul akşamında, güneşi boğazda batırmaya ant içmiş yakamozların dansını izleyip kadehler tokuşturulurken yan masada memleket kurtarılıyorken avucumun içindeki buz gibi bardağa baktım da; ‘Ne menem bir şeysin sen’ dedim.

‘Bir içecek, sarıldığı gazete kâğıdına da, sakız kokulu beyaz keten örtüsü yayılmış masaya da, ete, ciğere, mezeye de maviye de bu kadar mı yakışır!

Neşeye de efkâra da yoldaştır. Ondan mı ki, geceye inat bembeyazdır. Bira gibi ayağa, çoluk çocuğa düşmemiştir, belli bir yaşanmışlığı, anıları, en basitinden hazırlanmış bir masası vardır rakının… Viski gibi boğazı yakmaz, süzülerek akar gider. Rakının silueti sevgilidir, kokusu yar, tadı can. Ne zaman bir efkâr bassa içi, ne zaman çıkamasak işin içinden, kafada deli sorular, bassa afakanlar, bir koşu meyhaneye gidilir. Oysa rakı, cevabı bulmak için değil, soruyu unutmak için içilir…

Lübnan’ın Arak’ı, Yunan’ın Uzo’su, İtalyan’ın Sambuca’sı, gaflet ve delalete düşüp alternatif olmaya çalışsalar da rakıya, hüzünlerini sulandırmadan sek içmeye çalışmış bir milletin evlatları buna izin vermemiş, korumuşlardır. Bu anason kokulu cesaret hapının sıvılaştırılmış halini, milli içkimiz olur kendileri;

son nefes verilene, son âşık ölene, son ümit tükenene kadar eğdirmeyiz başını öne… Düşündüm de rakı, dünyada çift bardakla içilen tek içki; ruhla beden gibi, iki sevgili, gece ve gündüz gibi. Yan yana durup birbirinin derdini dinlermişçesine, bir dudakta birleşip sevişircesine…

Rakı olmasaydı hayat olurdu yine belki ama şarkılar yetim, besteler öksüz kalırdı;

bir ihtimal daha olmazdı; senede bir gün bile… Dalgalansak da durulsak da, yine bütün meyhanelerini dolaşırdık İstanbul’un ama o tatlı huzuru bulamazdık Kalamış’ta mesela… Bir bekleyenimiz olmazdı ada sahillerinde, deniz ve mehtap sormazdı: Neredesin diye. Elbet bir gün kavuşacağız, desek de kavuşmak hayal olurdu, dönülmez akşamın ufkunda…

Derdi, gamı, tasayı unutturup dondurabilme özelliği de vardır bu rakının… Hatta işin ucunu umuda bağlayıp gökyüzüne salı verdirir alimallah… Bizzat yaşadım da oradan biliyorum. Geçenlerde bir rakı muhabbetinin ilerleyen saatlerinde;: ‘ O iş imkânsız’ lafı çıkmış ağzımdan… ‘ Bak, imkânsızın içinde bile imkân var.’ dediler; ‘Etme !’ Ne diyeyim: Adam rakıyı........

© Bodrum Gündem