Lozan’ın bir mübadil torununa hatırlattıkları
İçişleri Bakanlığı’nın iki üç kuşak öncesine kadar nüfus bilgilerini açıkladığı günlerdi. Oğlum Alp, elinde nüfus bilgilerinin olduğu bir kâğıt ile yanıma geldi. “Baba biz nereliyiz ya, burada bir tarafta Pravuşta, diğer tarafta Tirgovişte yazıyor” dedi.
Pravuşta’nın, Selanik’in Kavala ilçesinin nahiyesi, Tirgovişte’nin ise Bulgaristan’ın Deli Orman bölgesindeki Eski Cuma adlı şehir olduğunu anlattım.
Hafta sonuna uygun düşer diye hoşgörünüze sığınarak biraz kişisel, belki biraz da duygusal bir yazı hazırladım.
Bizim toplumsal hafızamız zayıftır. Oğlumun bu konulardaki bilgileri sınırlı olsa da ben ninemden(babaanne) Makedonya hikayelerini, özlemini, kederini dinleyerek büyüdüm.
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Anadolu’dan kaçan Rumların barınması büyük bir sorun haline gelmiş. Yunan hükümeti, Türk ailelerinin evlerinin bir odasına el koyarak Rum muhacirleri yerleştirmiş.
Babaannemin evlerinin bir odasına da Rum aile gelmiş oturmuş. Evlilik çağında bir genç kızın yaşadığı travmayı düşünebiliyor musunuz?
Üstelik adam sürekli yüksek sesle o günlerde Kafkasya Marşı’ndan uyarlanan İzmir Marşı’nın sözlerini değiştirerek söylüyor:
“Yaşa Kör Kemal yaşa, kenefte yaşa…”
Tunceli’de komando asteğmen olarak askerliğimi yaparken, araziye çıktığımız zamanlarda geceleri konaklamak için bazı köylülerin evinin bir odasına yerleşirdik.
Mahcup kızları görünce, ninemin kederi gelirdi aklıma.
Lozan anlaşmasına eklemlenen mübadele sözleşmesi, Anadolu’dan aldığı göçler nedeniyle Yunanistan açısından daha acil bir zaruret halini almıştır.
Mübadele ile travma bitmemiş, belki de yeni başlamış. Anadolu’dan Yunanistan’a gidenler orada Türk tohumu, Yunanistan’dan gelenler burada Rum tohumu olmuş. Bir arada iskân edilen mübadiller belki fazla sorun yaşamamış ancak yerli halkla karışanlar açısından “Dedemin İnsanları” filminin hikayesine benzer nice olaylar yaşanmış.
Yine de biz mübadil torunları açısından Lozan, kurtuluş demektir.
Diğer tarafa gelirsek, annemin babası ve annesi de 1935 yılında, köyünde Bulgar hükümetinin ve halkın zorbalıkları ve katliamlar sonucu memleketini bırakarak Türkiye’ye gelmişler. Bütün malını mülkünü bırakıp başka bir ülkeye kaçmanın nasıl bir şey olduğunu hayal edin.
Bugün milyonlarca Suriyeli göçmene karşı AB’den gelecek hibeler için ensar rolüne soyunan Cumhurbaşkanı, zamanında Bulgaristan’daki asimilasyondan kaçan soydaşlarımın ülkeye alınmasına karşı çıkarak, “Bunlar karılarını, kızlarını satarlar” demişti. Çaresiz bir göçmen için daha acı, daha aşağılayıcı bir söz olur mu?
Selanik mübadillerinin yerleştiği Yoran’a (Didim) Bulgaristan’dan gelenler de iskân edilmiş. 1924’te gelen mübadiller artık kendini yerli saydığı için sonradan gelenlere macur (muhacir) demiş.
Ben bir mübadil ve macur torunuyum.
Ninem, genç kızlığında Türkçe konuşmaya özendiği için ninesi onu “gavurca konuşma mari” diye azarlarmış. Konuşulan dil, Pomakça’nın Makedonca’ya çok yakın lehçesi.
Pomakça öğrenemedim. Babam, öğretmenlerin okulda Pomakça konuşmayı yasakladığını anlatırdı. O yüzden her şeyi anlar ancak çat pat konuşabilirdi.
Öğretmen Lisesi’nden arkadaşım avukat ve şair Sabri Kuşkonmaz, Pomaklarla ilgili bir belgesel film hazırlıyordu. Onun sosyal medyadaki paylaşımının altına, Pomakların Yunanistan’da, Bulgaristan’da ve hatta Türkiye’de asimilasyona uğradığını yazma gafletinde bulundum. Profilinde Nazım Hikmet’ten şiir paylaşımları olan bir şahıs öyle hakaretler etmeye başladı ki, kimseyle o seviyede konuşmam ve tartışmam mümkün değil. Sağolsun Sabri üstadım bu kişiyi engelledi ve bana musallat olmasını önledi.
Star gazetesinde haber müdürü iken, Bulgaristan Büyükelçiliğinin basın müşaviri ziyaretimize gelmişti. Pomak olduğumu duyunca gözleri parladı. “Alınmayacaksanız bir şey söyleyeceğim” dedi. “Tabii ki, söyleyin, alınmam” dedim. Zaten söyleyeceğini tahmin etmiştim. “Pomaklar aslında Müslümanlaşmış Bulgarlardır” dedi.
Sözlerini onaylayarak, “Söyledikleriniz doğru. Şimdi ben de size bir şey söyleyeceğim ama siz de alınmayın” dedim. Alınmayacağını söyleyince, “Aslında Bulgarlar, Hristiyanlaşmış ve Slavlaşmış Türklerdir”........
© Bizim TV
