menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

DEM, gemisini kurtaran kaptan misali

10 1
11.04.2025

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın demokrasiye darbe ile barış açılımı sürecini eş zamanlı olarak planladığı artık ayan beyan ortada. Bu planlanmış sürecin amacı daha önce de yazdığım gibi DEM oylarının kendisine gelmese bile CHP’ye kalmasını önlemek. Aynı zamanda demokrasiyi askıya alma sürecinde DEM’i mümkün olduğunca yanına çekebilmek.

Nitekim ülkede darbe şartları hüküm sürerken ve Erdoğan’ın demir yumruğu muhalefetin üzerinde sallanırken, DEM ise başının kadife eldiven ile okşanmasının sarhoşluğunu yaşıyor.

Sürecin üzerinden altı ay geçtikten sonra Erdoğan nihayet DEM’i muhatap aldı. İmralı heyetinin Saray’da yaptığı görüşmeden sonra yapılan açıklamada, “Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve heyetiyle yaptığımız görüşme, son derece olumlu, yapıcı, verimli ve geleceğe dair umut verici bir atmosferde gerçekleşti” ifadelerine yer verildi. Açıklamada noktada dünden daha umutlu oldukları vurgusu yapılarak, sürece uyarı ve eleştirileriyle güç katan parti ve toplum kesimlerine şükran sunuldu.

O zaman uyarıları sürdürmekte yarar var deyip ilk saptamayı yapalım: Demokrasi ile taçlanmamış barıştan sürecinden çözüm çıkmaz.

Ülkenin demokrasi ihtiyacı ise sadece Kürtlerin talepleri ile sınırlı değildir. DEM’lilerin Saray ziyareti kadar gündeme damgasını vuran önemli bir gelişme, iki gazetecinin evlerine yapılan sabah baskını ile gözaltına alınması oldu. Kuruluş dönemlerinde AKP’ye destek veren Nuray Mert, “korkuyorum” diyerek siyaset yazmayı bırakacağını açıkladı.

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonraki protesto eylemleri nedeniyle hala yüzlerce genç cezaevinde. Ümit Özdağ hakkında halkı kin ve nefrete tahrik suçlamasıyla iddianame hazırlandığı sırada Devlet Bahçeli, demokratik hak arayışındaki insanlara en ağır hakaret ve tehditleri savuruyor.

DEM, görüşmede demokrasi sorunu çözülmeden ne Kürt sorunun çözülebileceğini ne de barış sağlanabileceğini vurguladı mı bilmiyoruz. Çünkü umutluyuz dışında herhangi bir detay verilmiyor.

Masada neler olabileceğini tahmin edebiliriz. AKP cephesinde olmazsa olmaz şart, Erdoğan’ın bir daha seçilmesini sağlayacak anayasa değişikliği olduğu artık alenilik kazandı. DEM ise böyle bir anayasa değişikliğine vatandaşlık tanımı, anadil gibi konuları ekleme derdinde. Tabii ki buna Öcalan ve Demirtaş’ın tahliyesini de ekleyelim.

Madem tam yerine rast geldi bir manzara koyalım:

“Şimdi zaten bunlara kalsa ne yapacaklar; 'Abdullah Öcalan’ı da bir KHK kararıyla bırakacağım' derler. Demirtaş için de derler. Diğerleri için de derler. Öyle bir yetki var mı? Bizim bu kadar şehidimiz var. O şehitlerimizin anacıkları ve bu milletin evlatları bu işe nasıl bakar! Asla böyle bir şeye prim vermek mümkün değil. Bu kadar şehidimiz olacak, bütün bu şehitlerimizin faillerine siz tahliye kararı vereceksiniz veya beraat kararı vereceksiniz! Bizler bu ülkede siyaset yaptığımız sürece kolay değil bu işler."

Bunlar Erdoğan’ın seçimden önceki sözleri. Ama biz bu keskin dönüşlere milletçe zaten çok alıştık değil mi? Erdoğan’ın “CHP, Öcalan’ı serbest bırakacak”........

© Bizim TV