menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir mübadil bavulundan gelen kedi miyavlaması Türkiye’nin hikâyesi oldu

47 0
26.01.2025

Üzerinde “İzmir” yazılı bir tekne.

Tekne dediysem, kayıktan biraz büyükçe bir şey….

Üzerine onlarca bavul yüklenmiş.

Valiz diyemiyorum, çünkü hepsi sıradan bavul…

Daha ilk bakışta, hiç bilmeyen bir insana bile kendi hikâyesini anlatıyor.

Bir göç hikâyesi bu…

Anavatan diye bellenmiş bir ülkeden, başka bir ülkeye göç etmek zorunda bırakılan insanların hikâyesi…

Her gün, her yıl, her yüzyıl insanlığın yaşadığı ızdırap hikâyelerinden biri…

Bu bizim hikâyemiz.

Bir “mübadele hikâyesi…”

Tek yönlü değil, iki yönlü bir hikâye…

Sadece gidiş bileti verilmiş insanların hikâyesi…

Türkiye’deki Rumların Yunanistan’a; Yunanistan’daki Türklerin Anadolu’ya gönderilmelerini anlatan bir destan da diyebilirsiniz.

Uluslararası sanatçımız Ahmet Güneştekin’in önceki hafta açılan “Kayıp Alfabe” sergisini gezdirmeye işte bu tekneyle çıkaracağım sizi.

Teknenin etrafında dolaşıyorum.

Onlarca bavul…

Halk bavulu diye bir şey varmış, önce onu keşfediyorum.

Ama beni bu bavul yüklü kayığa çağıran başka bir şey daha var.

Bir kedi miyavlaması…

Evet bavullardan birinin içinden bir kedi miyavlaması geliyor.

Tabii ki o bavulun içinde bir kedi yok.

Ama bu sembolik ses, gereğinden rahatsız edici geliyor insana…

Çünkü doğduğu topraklardan koparılan bir canlının feryadı gibi geliyor insana…

Anadolulu bir Rum zorla Yunanistan’a giderken demek ki kedisini de götürüyor.

Anlatılanlara bakılırsa, gittiği yer ne kendisini ne kedisini isteyen bir coğrafya…

Hiçbir insan bu kedinin miyavlaması kadar acıklı bir ağıta dönüşemez.

Çünkü göç dediğimiz trajediyi en güzel anlatan ses bu…

Doğru mudur bilmiyorum.

Çocukluğumdan beri bize hep anlatılır.

Yunanistan Osmanlı’dan bağımsızlığını aldıktan sonra Atina’da iki şey yapmışlar.

Türklerin diktiği bütün çam ağaçlarını kesmek.

Ve Türklerin sevdiği kedileri öldürmek.

Oysa bu bavullardan birinin içinde bir kedi var.

Anadolulu bir Rum ailesinin sevdiği bir kedi…

Şimdi kendisin sevilmediği bir ülkeye gidiyor.

Söyleyen zorunlu göç dediğimiz trajediyi daha iyi ne kim anlatabilir ki?

Kayıp Alfabe işte bunu en çarpıcı müziği ile anlatmaya başlıyor.

Bir kedi miyavlaması ile…

Mahvediyor beni…

Ayrılamıyorum bavul dolu mübadil teknesinin etrafından.

Sanatın gücünü bir kere daha anlıyorum bir teknenin hem iskele hem sancak tarafından dolaşırken.

Dedim ya, bir göçmen çocuğu olarak mübadilliği bu kadar sarsıcı biçimde anlatan başka hiçbir şey görmedim hayatım boyunca…

Üzerinde İzmir yazan bir kayık… Üzerinde halk bavulları…

Ve bir kedi miyavlaması…

Göç sadece insanların değil…

Hayvanların da alınyazısı mı yani…

Yazıklar olsun asırlar boyu insanlığa…

Yürüyorum…

Bu defa karşıma meçhul ellerin öldürdüğü, katlettiği bildik isimler çıkıyor…

Faili yıllardır belli olduğu halde meçhulmüş gibi bırakılan cinayetler sokağına giriyorum…

Yüzlerce isim çıkıyor karşıma…

Hrant Dink Adelet Meydanı… Tahir Elçi Adalet Sarayı… Musa Anter Sokağı…

Hafızam saymaya devam ediyor…

Abdi İpekçi Uğur Mumcu Çetin EmeçBedrettin Cömert

Sonra aralarından bir ismi fark ediyorum.

Küçücük bir isim…

Narin Oyuncak Evi…”

Sadece ismiyle hafızamıza yerleşen küçücük bir........

© Bizim TV


Get it on Google Play