menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

CHP Kaybederse? (IV): Geciken Muhalefet ve Geleceksizleşmek

16 1
yesterday

19 Mart operasyonları sonrasında özellikle seküler orta sınıflar ya da bu sınıfların sözcülüğüne soyunanlar bir yönüyle haklı da olan büyük bir öfke içerisinde. Fakat bu toplumsal kesimler mevcut rejime yönelik tepkilerini ortaya koymakta çok geç kalmış görünüyorlar. Oysa ki 15 Temmuz sonrasında adım adım inşa olunan rejimin çok katmanlı bir OHAL düzeneğine dayandığı, bu mevcut ohal düzeneğinin Türkiye’yi bir operasyonlar cumhuriyetine çevirdiği ve mevcut iktidarın, başta ifade özgürlüğü olmak üzere yurttaşlık haklarını rejimin hedefleri doğrultusunda stratejik olarak askıya almak vasıtasıyla iş gördüğü; bu süreçte cumhurbaşkanlığı güven oyuna dönüşen seçimlerin, iktidarın meşruiyetini sağlamadaki temel rolü devam etse de, iktidar bloğu acısından mevcut rejimin arzuladığı sonuçları ürettiği ölçüde kabul gördüğü uzun bir süredir aşikâr. Rejimin bu temel vasıflarının yanında, devlet iktidarının başkanlık rejimine sadakatle bağlı gruplar ve kişiler arasında parsellenmiş olması, güçler ayrılığının ortadan kaldırılması ve de devletin bir rant makinesine dönüştürülmesi gibi gelişmeler, doğal olarak iktidarın demokratik yollarla el değiştirmesinin artık mümkün olup olmadığı sorusunu, cevabı kolaylıkla evet ya da hayır denemeyecek bir soruya dönüştürmüş durumda.[1]

Peki, sadece Kürt hareketinin 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında başına gelenler değil, aynı zamanda Osman Kavala’dan Selahattin Demirtaş’a pek çok muhalif ismin, eleştirel basın emekçisinin ve akademisyenin başına gelenler, muhalefetin “yasadışı ilan edilerek” kovuşturulma halini aşikâr kılarken ve pek çok eleştirel akademisyen bu duruma dikkat çekmeye çabalarken, başta ana muhalefet partisi olmak üzere toplumun önemli bir kesimi, tümüyle olmasa da bu gerçekleri neden göz ardı etmeyi tercih etti ve gerekli refleksi neden bu kadar geç gösterdi? Elbette hiç göstermedi demek de hakkaniyetli değil. Kastım daha çok hukuk devletini yürütmenin ihtiyaçlarına göre “kullanma, istismar etme” ve gerekli görüldüğünde de yasayı “hiç uygulamama” stratejisini sonuçlarıyla beraber topluma daha iyi anlatacak kapsamlı kampanyaların hayata geçirilmemiş ve iktidarın terör söylemi etrafında her tür muhalefeti “yasa dışı” ilan edebilme keyfiyetini sekteye uğratacak ön alıcı stratejilerin geliştirilememiş olması. Bu soruyu kimseyi suçlamak ve yargılamak için de sormuyorum. Sosyal medyada örneklerine sıkça rastladığımız gibi “siz şurada ya da burada neredeydiniz” gibi tutumların yaşadığımız alt üst oluşta kibirli ve siyaseten bir sonucu olmayan bir öz memnuniyet yaratmaktan başka bir sonucu olacağını da sanmıyorum; fakat sonuçlarını ağır bir şekilde görmeye başladığımız, ana........

© Birikim