Uçurum ve Yokuş
İktidarın ekonomi politik stratejisi tökezliyor. Süregiden gelişmeler CHP ve Kürt Hareketi’ni dönüştürüyor. Muhalif kamuoyunda sonuç alıcı bir siyasi yaklaşım arayışı güçleniyor.
Bu üç bileşen bize bir iktidar değişikliğinin koşullarının olgunlaştığını göstermekte ve bu koşulları şu üç soruyu ele alarak inceleyebiliriz: Bu iktidar gider mi? Muhalefet bir iktidar iradesi üretebilir mi? Ve bu irade gündemi belirleyebilir mi?
İktidar 2028’de Gider mi?
Evet, gider.
Fakat kendiliğinden değil.
Evet, Cumhur İttifakı’nın tahmini oy oranında bir küçülme gözlemleniyor. İlgili Vikipedi sayfasındaki veri doğruysa[1] 2024 Mahalli Seçimlerinden itibaren kamuoyuyla paylaşılan anket ortalamalarına göre 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nı oluşturan veya destekleyen partilerin toplam oy oranlarının sırasıyla yüzde 4,5 düştüğünü ve yüzde 3,5 arttığını görüyoruz.
Fakat eldeki veri memnuniyetsizliğin kendiliğinden iktidarı yerinden edeceği mesajını vermiyor çünkü bu, kapanamayacak büyüklükte bir fark değil. Millet İttifakı’nın mensubu ve destekçisi partilerin tahmini toplam oy oranlarında Mayıs 2024’den beri dramatik bir değişim gerçekleşmediğini ve bu anket ortalamalarının hiçbirinde bu ittifakın mensubu ve destekçisi partilerin tahmini toplam oyunun yüzde 50’yi yakalayamadığını da vurgulamalı.
Ötesi, iktidar, mevcut açığı kapatmak için Zafer Partisi (ZP) ve Anahtar Parti’nin (AP) katılımı veya desteğiyle oluşacak “Genişletilmiş Cumhur İttifakı” olarak adlandırabileceğimiz bir ittifak kurmaya çalışabilir. İktidarın ideolojik ve etik profilleri açısından Cumhur İttifakı’na yakın bu iki yeni partinin liderliklerinin taleplerini karşılayacak kaynakları olduğunu tahmin edebiliriz. Yani hipotetik değil muhtemel bir senaryodan bahsediyoruz. Bu iki partinin desteğini alabilirse iktidarın mevcut koşullarda gidilecek bir Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma şansı -DEM Parti'yi de içerdiğini varsaydığımız bir- “Genişletilmiş Millet İttifakı'nınkine” denk. Kısacası, önümüzdeki tablo 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'yle benzerlik gösteriyor.
2025 Ocak-Ağustos döneminde kamuoyuyla paylaşılmış anket sonuçları da bu kanıyı destekliyor. Genişletilmiş Cumhur İttifakı’nın tahmini oy oranı Genişletilmiş Millet İttifakı’nınkiyle başa baş bir seyir izliyor. Her iki oy öbeği de bu dönemde kamuoyuyla paylaşılan 108 anketin yalnızca (yaklaşık) beşte birinde yüzde 50’nin üstünde bir orana erişebilmiş ve her iki öbek için de yukarı yönlü bir trendden bahsedemeyiz.
Bu veriden çıkan korelasyon değerleri AKP’deki oy düşüşü ile CHP’deki oy yükselişi arasında bir ilişki kurmamıza izin vermiyor ve AKP’den uzaklaşan seçmenin CHP’ye yöneldiğine dair emare sunmuyor. Öte taraftan CHP ve Zafer Partisi’nin tahmini oy oranları arasında da anlamlı bir ilişki yok fakat ZP’ninkiler AKP’ninkilerle anlamlı ve negatif şekilde örtüşüyor. Hatta ZP ve AKP tahmini oy oranları arasındaki bu örtüşme ZP ile diğer tüm kitle partileri arasındaki örtüşmeden daha güçlü.[2]
Veri, bir ideolojik dip dalgasından ziyade mevcut ideolojik bloklar içinde iktidarın pazarlıklarla telafi edebileceği oy hareketliliklerine işaret ediyor. Ötesi, 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin ikinci turundan hemen önceki gelişmeler, muhalefet için, sağcı küçük parti liderlerinin ihtiraslarını tatmin etme odaklı siyasetin sonuçlarına dair bir hayli öğretici olmuştu. Özetle Cumhur İttifakı’nın hızla eridiğine ilişkin algı verinin anlattığı öyküyle çelişiyor. Bu nedenle iktidara dönük memnuniyetsizliğin kökenini tartışmalı.
Memnuniyetsizlik iktidarın düşük ücret-yüksek istihdam stratejisinin 2022’den beri tökezlemesinden kaynaklanıyor. 2023 Seçimlerinden önce anlatmaya çalıştığım üzere[3] bu strateji (ve bu stratejinin muhalefetçe anlaşılamaması ya da yadsınması) iktidarın 2023’de kazanmasını kolaylaştırdı. Öte taraftan, bu stratejinin odağındaki imalat sanayiindeki net yeni işletme sayısında son üç yıl içinde 2001 Krizi sonrasındakine benzer bir oransal küçülme gözlemliyoruz. Diğer bir deyişle, 2023 Seçimlerini iktidara kazandıran etmen bugün iktidarın aleyhine bir rol oynuyor.
Bu gidişat iki nedenle önemli. Birincisi, sınai ihracatın içindeki yerli katma değer GSYH’nin yaklaşık beşte birini oluşturmakta. İmalat sanayii yavaşlayınca sadece işsizlik artmıyor, büyüme yavaşlıyor. İkincisi, imalat sanayiinin hemen her ilgili metriğe göre yarısını ya da fazlasını oluşturan KOBİ’lerin sahipleri yerel siyasette söz sahibi, hemşehrileri ve kimi zaman işçileri ile yakın ilişki içinde olan kişiler. Bu kesim faburjuvazi olarak adlandırdığım toplumsal sınıfın çekirdeğini oluşturuyor. Faburjuvazinin iktidara açıktan destek ve hatta oy vermeyen mensupları bile çeyrek asırdır bu sınıf lehine inşa edilmiş iktisadi, siyasi ve kültürel düzenden vazgeçmek istemiyor. Bu kesim piyasada ve mahallede güçlü olduğu sürece iktidarın arkasındaki toplumsal desteğin kendiliğinden küçülmesini beklememeliyiz.
Soruya geri dönersem, evet, bu iktidar gider çünkü iktidar değişikliği için gereken nesnel koşullar........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d