Filistin için Vicdan Siyaseti
İzleyenler bilir. Brad Pitt’in başrolde oynadığı ve büyük gişe başarısı yakalayan 2013 yapımı World War Z, bir ‘zombi kıyametini’ konu alıyordu. Filmin belirli bir bölümü Kudüs’te geçmektedir. Filmde devlet kendini karantinaya almak ve zombilerin içeri sızmasını önlemek için ülkenin etrafını dev bir duvarla çevirir. Tabii zombiler de duvarları yıkmaya çalışır. Filmi izlerken –daha doğrusu filme tahammül etmeye çalışırken– bu şehre tasallut etmeye çalışan zombilerin Araplar ya da Filistinlilerle bir bağlantısı olup olmadığını bir anlığına merak edenlerin yalnızca biz ikimiz olmadığı kesin.
Elbette sonunda zombiler duvarı aşmayı başarır ve ülkeye girerler. Bu filmde gelişen olaylar ise, üç aşağı beş yukarı, Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği eylemin sinematografik bir versiyonu aslında: Hamas sınır bariyerini aşarak İsrail’e girdi ve kimsenin hayal bile edemeyeceği kalibrede bir kaos yarattı. Şoke olmuş İsrailli siyasetçiler ve askeri yetkililer için bu tam anlamıyla “bir zombi kıyametiydi!”
Diğer yandan, aşırılık yanlısı Hamas’ın 7 Ekim’de sivilleri öldürerek yaptığı şey hiçbir şekilde mazur gösterilemez. Aynı şekilde, sıradan insanları rehin alıp İsrail’e karşı bir baskı aracı ya da koz olarak kullanmak ve Filistinli mahkumların özgür bırakılması karşılığında İsrailli esirleri pazarlık unsuru olarak kullanmaya tevessül etmek de hiçbir gerekçeyle savunulamaz. Rehinelerin koşulsuz olarak serbest bırakılması doğru yönde atılacak ilk adımdır. Eğer gerçekten bir Tanrı’ya inanıyorsanız, İsraillilerin de en az Filistinliler kadar insan olduğunu –ve inandığınız o Tanrı tarafından yaratıldıklarını– görmezden gelemezsiniz. İnsan günün sonunda insandır. Hepsi bu. Ne olursa olsun, kimseye bu şekilde davranma hakkınız yoktur.
Burada altı çizilmesi gereken iki önemli husus var: Birincisi, Hamas, zalimi konumundaki İsrail devletinin yıllardır kendisine uyguladığı ölümcül şiddeti, şimdi kendi yöntemleriyle İsrail’e yönelterek yeniden sahneye koyuyor. Bu mantığı anlaşılır ama savunulamaz tepki William Shakespeare’nin Venedik Taciri’ndeki Shylock karakterini çağrıştırıyor. Shylock, canına tak eden müşkülü şu sözlerle ustalıkla dile getirir: Bize haksızlık yaparsanız öcümüzü almayacak mıyız? Her şeyde benzediğimize göre, bunda da benzeyeceğiz elbette. (…) Elbette intikam! Bunu sizlerden öğrendim, sizlere uygulayacağım. Zarar verici bir şey, ama öğrettiklerinizden daha iyisini yapacağım.[1]
Shylock burada tarihin her döneminde ezilmiş halkların duygularına tercüman olmaktadır aslında. İnsanların bedenleri ve ruhlarını ezip geçtikten sonra bu kurbanlardan insanca davranışlar bekleyemezsiniz. İsrail’in on yıllardır inatla sürdürdüğü acımasız işgalin, Filistinlilere –özellikle de Hamas’a– öğrettiği “kötülük” budur. Ve Gazze’ye yönelik affedilemez hava saldırıları ile bahse konu kötülük öğretisi hâlâ da berdevam. Hamas ise bu dersi, deyim yerindeyse, daha da ‘geliştirerek’ mukabele etti.
İkinci konu ise Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleriyle ilgili. Filistinlilerin ne denli insanlıktan çıkarıldığı anlaşılamaz ancak hayal edilebilir. Çünkü başkasının toprağına tecavüz edip orada kendi ülkeni kuruyorsun ve oranın halkı bir kenara itiyorsun. Hem insanları ezip geçiyor, üzerlerine yerleşim yerleri kurarak yerli halkın ellerindeki naçizane toprak parçasına bile tamah ediyorsun hem de baskı altında tuttuğun halkı kendi evlerinde esaret altına alıyorsun. Üstelik, “istihbarat” kurumlarına ve teknolojik üstünlüğüne o kadar inanıyorsun ki tarihin en önemli dersini görmezden geliyorsun: Güç geçici bir olgudur. Sonsuza dek sürmez ve aynı kalmaz. Büyük bir güç........
© Birikim
