menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mete Hoca’nın Ardından

14 1
20.08.2025

Serince bir sonbahar günü. Ankara’da mevsim kışa dönmeye hazırlanıyor. Cebeci’deyiz, yirmiye yakın yüksek lisans ve doktora öğrencisi, SBF’nin seminer salonlarından birinde. O günkü konumuz, bilimsel olan düşünce ile bilimsel olmayanı birbirinden nasıl, hangi ölçütlere göre ayırabileceğimiz. Daha da özel olarak bu konuda ünlü düşünür Karl Popper’ın görüşleri ve bu görüşler üzerinden oluşturduğu siyâset felsefesi. Dersin adı “Çağdaş Siyâset Felsefecileri”, hocamız Mete Tunçay. Dersle aynı adı taşıyan, Kenneth R. Minogue ve Anthony de Crespigny tarafından derlenmiş, Türkçe çevirisinin editörlüğünü Mete Hoca’nın yaptığı Çağdaş Siyâset Felsefecileri kitabını okumaktayız. Kitapta yer alan, Herbert Marcuse, Leo Strauss, Michael Oakeshott, John Rawls, Eric Voegelin, Hannah Arendt, Robert Nozick, C. B. Macpherson gibi, bugün de fikirleriyle etkili olmayı sürdüren düşünürlerden her hafta birini derste sunup tartışmaktayız.

Yıl, 1981, 12 Eylül darbesinin üzerinden yaklaşık bir yıl geçmiş. Mete Hoca, henüz Doçent, bir diğer deyişle, yaklaşık 30 yıl sürecek olan doçentlik döneminin içinde. 12 Mart 1971 sonrasında ayrılmak zorunda kaldığı SBF’ye döneli çok olmamış. İlgili kamu oyunun yakından bildiği Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek-Parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931) adlı eseri yayınlanmak üzere. SBF’nin o sütunlu koridorunda diğer hocalarla sohbet ederken kulak misafiri olduğumu çok iyi hatırlıyorum, “profesörlük takdim tezi” olarak düşündüğü bu eserin basılmasıyla birlikte üniversiteden yine ayrılmak zorunda bırakılacağı ihtimâlinden söz ediyordu. Cunta’nın Doğramacı’yla işbirliği hâlinde kotardığı YÖK yasası henüz çıkmamış, 12 Eylül’den önce îlân edilmiş sıkıyönetimin komutanları henüz üniversite tasfiyesine başlamamışlardı. 6 Kasım’da YÖK yasalaştı, 1983 başında da ünlü 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’na dayanılarak ilk tasfiye gerçekleşti. Mete Hoca üniversite ile ilişkisi ilk kesilenlerdendi.

Bu süre zarfında Hoca’nın Tek-Parti kitabı Yurt Yayınları’ndan çıkmış, biz de satır satır okumuştuk. Hoca’nın 1978’de, Toplum ve Bilim dergisinde yayınlanmış olan “Atatürk’e Nasıl Bakmak” başlıklı makalesini ve bunun devâmı olarak, kendisine yönelik eleştirileri cevapladığı yazısını hayranlıkla okumuş olduğumu da eklemeliyim. Sınıf arkadaşım, dostum, ağabeyim Aydın Uğur, Tek-Parti kitabının olağanüstü zengin, muazzam bir kuyumculuk işi olan târihî ve olgusal yönü ile teorik çerçevesi arasında, ikincisi aleyhine bir uyumsuzluk, daha doğrusu kuramsal açıdan bir zaafiyet olduğunu düşünmekteydi. Aydın Uğur bizim Yüksek Lisans sınıfında Frankfurt Okulu’nu bizlere tanıtmış, onun sâyesinde, Mete Hoca’nın dersi vesîlesiyle çalışma imkânı bulduğum Popper ile Adorno ve arkadaşları arasındaki “pozitivizm tartışması”nı öğrenmeye çalışıyordum. Mete Hoca’nın târihe eleştirel yaklaşımı, Frankfurt Okulu ile özdeşleşmiş Eleştirel Teori’yi içermiyordu. Bunu bir eksiklik gibi görmüş, en azından Hoca’nın Tek-Parti kitabında “anaakım siyâset bilimi” literatürüne fazla yaslanan yaklaşıma dikkât çekmek istemiştik. Cesârete bakar mısınız? Aydın Uğur benden yaşça büyük olsa da, iki Yüksek Lisans öğrencisi, Mete Hoca’ya gidip, “Hocam, bu olgusal malzeme iyi ama bu teori neden böyle?” diyecekmişiz. Lâkin, bize bu cesâreti veren bizzat Mete Hoca’ydı; Hoca’nın demokrat duruşunu bilmesek, bundan emin olmasak, nasıl cür’et edebilirdik? Geçerken belirteyim, benim Ankara Hukuk’ta ve Siyasal’da, özetle “bizim Cebeci’de” tanıdığım 1930’lu yıllarda doğmuş hoca kuşağın neredeyse tümü böyleydi ama Mete Hoca “bir başka” idi.

Mete Tunçay’ın başkalığı, vefâtıyla birlikte artık maattessüf kullanmak zorunda kaldığımız sözcükle, “ardında bıraktığı” eserlerde somutlaşmış vaziyette. Vefatının hemen ardından tekrar kulak kabarttığım Açık Radyo’daki bir söyleşisinde, tüm mütevâzılığı ile, kendisinin daha çok çevirileriyle anılacağını düşündüğünü söylüyor. Bir bakıma haklı. Sayısız denebilecek çeviride Mete Tunçay imzâsı var. Aristoteles’in Politika’sından Karl Popper’ın Açık Toplum ve Düşmanları’nın birinci cildi, Tek-Parti kitabının teorik kısmında atıf da yaptığı Seymour Martin Lipset’in Siyâsî İnsan’ı, dünyâ ve uygarlık tarihi kitapları, Marxist Düşünce Sözlüğü’nden Sosyolojik........

© Birikim