Sahtekârlıklarım
Yamalı Bohçaları çocukluğumdan beri severim; her bir parçası bir renktir, insanı alır başka başka dünyalara götürür. Bu açıdan yazının başlığı, “Yamalı Bohçalı Yazı” olmalıydı. “Dağınık Yazı” da olabilirdi. Ama mevcut başlık çarpıcı…
Yazıya Sarhoş Yazı başlığının verilmemiş olması yerinde. Çünkü, böyle bir başlığın uygun olabilmesi için yazı, “Hz. Ali mi yoksa Hz. Ömer mi daha iyi pilav pişirirdi?” biçiminde sorular içermeliydi. Ayrıca bu yazı, Devlet Bahçeli için “siyasette gördüğüm en kibar kişi” diyen Sırrı Süreyya Önder’in “Sarhoş Şaka”larını da konu edecek kadar, en azından şimdilik, sarhoş seviyede değildir.
Gazete yazılarımın yamalı bohça dağınıklığında ve anlaşılmaz olmakla eleştirenler oluyor. Bu, büyük ölçüde doğrudur. Sadece yazılarım değil, kafamın içi de düşünce biçimim de bir yamalı bohça… Evren de bir yamalı bohça deği mi?
İki bin beş yüz yıl önce yazılmış on üç kitaptan oluşan Öklid’in Elemanları adlı eserinin birinci kitabının birinci önermesini, otuz milyon insanın matematik dersi alıyor olması nedeniyle, tartışmak, bir zorunluluktur. Bu önerme, verilen bir doğru parçasının kenarlarından biri olan bir eşkenar üçgenin sadece ve sadece pergel ve cetvel kullanılarak çizilebileceğini söylüyor. İki tane çizilebileceği de gösterilebilir. Bunların izdüşümlerinin düşünce dünyası bir yamalı bohça olan kişilerin yazılarında yer almaması hayatın pratiğine aykırı olacaktır. Verilen bir doğru parçasının orta noktasını bulmayı anlatabilmenin zevki de bambaşkadır. Bununla kalınılmaz, dünyanın gelmiş geçmiş “en güzel” teoremi de anlatılmalı.
Nazım Hikmet hem bir ağaç gölgesi hem de bir........
© Birgün
