Bütçe her zaman siyasi tercihlerle hazırlanır
Enflasyon ile “mücadelede”, kamu harcamalarının kısılması ve bütçe açıklarının azaltılmasına yönelik çağrılar, gündemin vazgeçilmezi oldu. Bu çağrılar sıklıkla teknik ve nesnel zorunluluklar olarak sunulmakta, kamu maliyesi alanında atılması gereken adımların “bilimsel” olduğu iddia edilmektedir. Ancak bu iddiaların ardında, kamu kaynaklarının kullanımına ilişkin belirli bir toplumsal tasavvur ve siyasal tercihler dizisi yer almaktadır.
Bütçe, yalnızca gelir ve gider kalemlerinin sıralandığı bir muhasebe tablosu değildir. Aksine, bu belge iktidarın toplumsal sınıflar ve gruplar karşısındaki konumlanışını, kimlerin taleplerini karşıladığını, kimlerin korunmaya değer bulunduğunu ve kimlerin göz ardı edildiğini açıkça yansıtır. Dolayısıyla kamu harcamalarına ve bütçe açıklarına dair tartışmalar, teknik değil doğrudan politik bir nitelik taşır.
Türkiye’de bütçe, uzun süredir toplumun geniş kesimlerinin temel ihtiyaçlarını ikinci plana iten bir yaklaşımla hazırlanmaktadır. Emeklilere açlık seviyesinin yarısına yakın bir aylık “uygun” görülürken, ayrıcalıklı bürokratik kesimlerin konforu ve itibarı kamu harcamalarının dokunulmaz alanı olarak korunmaktadır. Bu çelişki, yalnızca ahlaki bir tutarsızlık değil; aynı zamanda yapısal bir sınıf ayrımının tezahürüdür.
Tasarruf çağrıları, sınıfsal bir ayıklama aracına dönüşmüş; bütçe açıkları gerekçe gösterilerek toplumun en kırılgan kesimlerinden feragat........
© Birgün
