menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Anayasa

26 1
25.06.2025

Modern toplumların en önemli özelliği, geleneksel hayatın dışında yeni kurumsal yapılar inşa etmeleriydi. Modernleşme idealine uygun olarak hemen her yerde, o güne dek yazılı olmayan sosyal-siyasal-kültürel pratikleri tasfiye edip, hayatın her alanını yazılı kurallara bağlayan bir düzen kuruluyordu. Bu yeni kurumsallaşma Emile Durkheim’in ‘mekanik dayanışmadan organik dayanışma’ya, Ferdinand Tonnies’in ‘cemaat’ten ‘cemiyet’e geçiş kavramlarında da karşılık bulmuştu.

Büyük ölçüde inançların refere ettiği geleneklerin dışında yeni bir düzen kurmak, tüm siyasal işlerin yazılı-kayıtlı hale getirilmesi demekti. Her şey yazılı kurallara uygun işleyeceğine göre, bunların referansı olan bir anayasa yapmak da gerekliydi. Artık gündelik hayat kanunlar ve kurumların, anayasaya uygun biçimde işlediği yeni formda kurulacaktı. O kadar ki devletlerin kendi gerçekleştirdikleri katliamları bile fotoğraf yoluyla kaydetmeleri ve ‘gizli arşiv’ inşa etmeleri de yine bu sürecin sonuçlarıydı.

Aynı şekilde şimdi bildiğimiz anlamıyla modern yurttaşlık da bu sürecin bir çıktısıydı. Elbette yurttaşlığın daha eski bir geçmişi vardı ama bireyi geleneklerinden koparmayı ve tek başına devletle muhatap hale getirmeyi öngören bu yeni yurttaşlık, modern anayasaların en önemli vurgusuydu. Bu anayasalarda devlet ve yurttaşlar, karşılıklı yükümlülükleri olacak şekilde yasal bir ilişkiyle........

© Birgün