Kavramları yasaklamak
Ülkemizde temel hak ve özgürlüklere yönelik ağır ihlallerin ardı arkası kesilmiyor. 2 Mayıs’ta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü bir genelge yayımladı. “Toplumsal cinsiyet ve bazı kavramların kullanımı” konulu genelge 81 il müdürlüğüne ve bağlı genel müdürlüklere gönderildi. Toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet kimliği, LGBTİ, cinsel yönelimler, cinsiyet kimlikleri, cinsiyet ifadeleri ve cinsiyet özellikleri ve kapsamlı cinsellik eğitimi gibi kavramların ilgili birimler tarafından kullanılması yasaklanmış ve eğitim içeriklerinden ve çıkarılmasına yönelik talimat verilmiş.
Üçüncü milenyumun 25’inci yılı sürerken kavramların yasaklandığı ülke Türkiye. Bu genelge kadınlara ve LGBTİ ’lara karşı yürütülen düşmanlık politikasının başka bir adımı. Genel Müdürlük; toplumsal cinsiyetin bir sosyal inşa olarak tanımlanmasının evlilik ve aile müessesesini tahrip ettiğini, toplumda zihinsel dönüşümlere neden olarak geleneksel aile yapısını zayıflatabileceğini ve telafisi güç toplumsal sorunlara yol açabileceğini ve bu doğrultuda söz konusu kavramlardan kaçınılması gerektiğini belirtmiş. Şüphesiz şaşırmıyoruz da, insan sormadan da edemiyor: Şayet aile yapımız sarsılmaz bir bina gibiyse, nasıl oluyor da LGBTİ ’lar siyasal iktidarın bu mitosunu yıkabilecek kadar tehlikeli olabiliyor? Bu ne yaman çelişki! Diğer yandan amaç da açık. Tıpkı Nazilerin başvurduğu yöntemlerdeki gibi; otoriter iktidarlar da LGBTİ düşmanlığını bir tür yönetme aracı olarak kullanıyor.
AKP; 2025’i “Aile Yılı” ilan ettiğinden beri, feminist mücadeleyi ve LGBTİ ’ları hedef almakta, toplumsal cinsiyet kavramını hunharca kriminalize etmektedir. İşin daha tuhafı memlekette buna itiraz edenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Nefret söylemine, ayrımcı politikalara bu kadar mı alışıldı? Siyasal iktidar da........
© Birgün
