menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Felaketten felakete

34 20
12.09.2025

“1789’dan başlayarak 19’uncu yüzyıl boyunca ve Birinci Dünya Savaşı’nın büyük devrimci ayaklanmalarında kent insanlarının ortaya koyduğu tez: Sokaklar halka aittir” (Berman, Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor, İletişim). 20. yüzyılda ise Le Corbusier’in tezi yürürlüğe girdi: “Sokağı öldürmeliyiz”. Sokaklar taşıtlar tarafından işgal edildi ve sokaklardaki yaya denilen kalabalık giderek parçalarına ayrılıp buharlaştı. Berman, Baudelaire’in kentteki bulvar deneyimiyle Le Corbusier’nin otoyollardaki kent deneyimini karşılaştırır. Aralarında sadece yarım yüzyıl olmasına rağmen kent radikal bir şekilde dönüşmüş, her an patlamaya hazır güçleri bir araya getiren ilişkisel bulvar yerini, hız mekânı otoyola bırakmıştır. “Arabadaki adamın perspektifi yirminci yüzyılın modernist kent planlama ve tasarımının paradigmalarını doğuracaktır” (Berman). Kenti ancak arabasının camlarından ya da ekrandan akan görüntüler olarak deneyimleyen, mega-makinenin bir parçası olan taşıt-insan. Görüntüler bedenine değmez, bedeninde hiçbir duygulanım yaratmaz, duyuları körelmiştir.

Ne demişti Romalı Terentius? “İnsanım ve insana dair olan hiçbir şey bana yabancı değil.” İnsanın başına gelen en berbat şeyler bile çok geçmeden insana dair oluyor. Mümkün dünyaların en kötüsünde yaşıyoruz ve her şeye hızla alışıyoruz. Taşıt muamelesi görmeye de alışır insan. İnsanlar arasındaki ilişkilerde artık taşıt trafiğinin........

© Birgün