Hayati Abi
Anlatmaya çalıştığım dönem; futbolun endüstrileşmeden önceki dönem ki daha temiz ve daha insani bir boyuta sahip dönemden bahsediyorum. O zaman zarfında ne politik dayatmalar, ne servet transferleri, ne haksız kazançlar, ne bahis oyunları, ne karaborsa bilet, ne de menajerler vardı… Yeteneklerin tamamının sunulduğu alanlar ise sokaklar, arsalar ve nizami olmaya toprak sahalardı. Ve her sokağın bir mahalle takımı vardı. İşte o mahalle takımların başlarında da bir ‘abi’ süreci yönetmekle sorumluydu. Buradaki ‘abi’ tanımlaması-soy isminin önünde, bir kimlik beyanından ziyade saygıyı ve bir değeri işarete karşılık gelmektedir.
O dönem için abilik kavramı mahalle takımlarında bir yönetim mekanizmasını oluşturduğu için tamamen gönüllülük üzerine kurgulanmıştı. Her birinin kendi işleri veya çalıştığı bir yer olduğu gibi-işten ayırdıkları zaman dilimi içinde takımla ilgilenme fırsatı bulurlardı. Ama buradaki gönüllülük veya zaman ayırma koşulları-hani öyle ‘eh artık olabildiğince’ tarzda olmayıp, aksine, tamamen bir iradenin ortaya koyularak sürecin yönetimini idealize etmek üzere tasarlanmaktaydı. Çok farklı bir sorumluluktu… Ben de bu sürecin içinde yetişen şanslı kişilerden biriyim. Bu öyle bir şans ki; tüm dostane ilişkiler içinde, tertemiz süreçte-insanlık değerlerinin ön planda tutulduğu bir oyunun içinde yetişmeye çalıştım.
Ulusal bilincin ve devletin kendini ve varlıklarını koruma reflekslerinin kuvvetli olduğu zaman diliminde olmamızdan dolayı; yerli malzemeler kullanılırken para bulmak kolay değildi. Futbol ayakkabısı bulmak kişisel olmakla birlikte bir paylaşım aracı da olabiliyordu. Forma mahalle takımına ait olmakla birlikte maçtan........
© Birgün
