Çürüme
Adaletin yok edildiği ve yozlaşmanın alan bulduğu yerde çürüme başlar.
Çürüme, hiyerarşik bir reaksiyona tabidir. Sonuçları sınıfsaldır.
Bugün sadece dünyada değil, ülkemizde de ekonomik yıkım, siyasal kokuşmuşluk, toplumsal yozlaşma, manevi çöküntü, cinsel istismar, etnik ve dinsel ayrımcılık ve doğanın tahribatı gibi olgulardan şikâyetçi olmayan tek bir kişi bulmamak mümkün değil.
Tüm bu yıkıcı olgulardan şikâyetçi olan herkesin anlaması gereken en önemli ayrıntı, bu olguların hepsinin birbirleriyle derin bir bağlantıya sahip olması ve hepsinin temelinde sömürü modüllerinin yattığı gerçeğidir.
Dünyada hüküm süren akıldışılık hiçbir şekilde tesadüfî değildir. Akıl, yerini duygusallığa bırakmıştır. Egemen yapının kurguladığı sosyoekonomik sistemi artık bunamıştır ve bunaltmıştır. Bunamış ve bunaltmış olan bir sistemin dünyada ve ülkede çürüme aşamasındayız.
Sokrates ve Bruno’nun susturulmasıyla başlayan gelenek nedeniyle işe bilimle başladılar. Üniversitelerdeki bilim adamlarının (!) ele aldıkları sorunlar ve ürettikleri çözümler, içinde yaşadıkları ideolojik ve ekonomik koşullar tarafından yönlendirilmektedir. Egemen sistemin kendilerine sunduğu muazzam olanakların ve ayrıcalıkların ekonomik etkisi, onları da egemen fikirler, etkin normatif ısrar, egemen politika ve önyargılar karşısında savunmasız bıraktı. Özellikle felsefeye mesafeli tutumları ve bu konudaki taraflı açıklamaları, aslında egemen sınıfın ideolojisinin taşıyıcıları oldukları anlamına gelir. Haliyle bilim de bir dogma ve sorgusuz sualsiz itaat edilmesi gereken bir inanç haline geldi.
Değişip gelişemeyen her şey çürümeye mahkumdur.
Oysa soruna........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden