En güzel yerinde evrenin
Çok uzun zaman önce, paralel bir evrende, bizimkinin çok benzeri bir gezegende, cahiller yönetici, masumlar tutukluyken çok güzel bir ülke varmış. Bu ülkenin peri kızlarını kıskançlıktan çatlatan, cinlere bile doğru yolu gösteren güzelliği dillere destanmış. Yıllar boyunca tüm prensler, sultanlar, tüm kral ve kraliçeler, firavunlar, daha da yetkililer, tüm gizli ve açık nanbaynıri liderler bu ülkeye hizmetkar olmaya değil, hükümdar olmaya can atarmış…
Ülke o kadar güzelmiş ki, sadece aç gözlü, hırs ve güç sarhoşluğundan müptezel ve bağımlı hale gelmiş insanlar değil, o gezegendeki en güzel ağaçlar, en güzel balıklar, en tatlı sesli kuşlar, en sevimli kediler, en can dostu köpekler, en güzel gözlü geyikler, alacalar, öpünce prense dönüşen kurbağalar, en lezzetli mantarlar, en verimli deniz çayırları, en kadirşinas yengeçler, en babacan kaplumbağalar, en iyi huylu yılanlar ve daha adını saymaya üşendiğim yüzbinlerce farklı türde canlı bu ülkeye kapağı atmak için çabalayıp, evrim ağacının dallarını yüzbinlerce yılda tırmanarak gezegenin en güzel yerinde yerlerini kapmışlarmış…
Amma velakin, cümbür cemaatin diline düşen bu ülkeye bir gün nazar değmiş. Hem de öyle kötü, öyle fena, öyle başa bela bir nazarmış ki, hangi üfürükçü gelse, hangi büyücü okuyup üflese, ülke bir türlü kendine gelemiyormuş. Ülkenin bu kötü hali son yıllarda artık herkesi üzmeye başlamış. Ülke o kadar verimli ve zenginmiş ki, ülkenin varını yoğunu kaybetmesi bile yıllar sürüyormuş çünkü. Halk da rahat, hep 50........
© Birgün
