menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Rüzgâr ve zaman

31 27
yesterday

Rüzgârı sevmeyen yoktur. Bunaldığınızda size bin türlü kokuyu getirir. Çiçek, böcek, deniz, balık, yosun, mercan demez, önüne ne katarsa yetiştirir. Siz birden nefes alırsınız, koku hayattır çünkü. Rüzgâr serinliktir. Yandığınızda, yakıldığınızda yetişir. Teninizi okşar, tepeden tırnağa ürperirsiniz. Yeniden doğmuş gibi olursunuz.

Eskiler -bizim ellerde-, "va u waxt" derlerdi: Rüzgâr ve Zaman. Rüzgâr zamanın dışındaydı. Yağmur hep yağmaz, ay gündüz yüzünü göstermez, güneş geceleri doğmaz. Ama rüzgâr her an, her yerde -sabahın köründe, gecenin alacakaranlığında- sadık bir dost gibi -herkese eşit- yetişir. Hele dara düştüğünüzde.

Ülkenin belli başı hapishanelerinde, avlularda toplanmıştılar. Yüzlerce gençtiler. Üstleri başları perişan, bedenleri eziyet edilmiş haldeydi. Uzun zamandır bir parça ekmek yemeyi bile kesmişlerdi. Sene doksan dokuzdu. Bu kaçıncıydı, hatırlayan yoktu. En basit isteklerini elde etmek için yemek yemeyen kuşaklardandılar. Zaman kavramı durmuştu, çünkü "mevsimlerdir direniş"teydiler. Bir ekmeği, kuru bir baş soğanı, sarılmış bir cigarayı, tulum peynirini, beş tane zeytini, zulada gizli çiçekleri paylaşıyorlardı.

Meclistekiler, uzun zamandır onları tek kişilik odalara kapatmaya kararlıydılar. İçeride devletin otoritesi kurulmalıydı. Hazırlıklar tamamlanmış, sevkler........

© Birgün