Ekonomideki meymenetsiz görünüm
İktidarın CHP’li belediyelere yönelik mesnetsiz operasyonları gündemin başköşesini işgal etmeyi sürdürüyor. Böylelikle sade yurttaşın adeta “Geçinmekte güçlük çeksem de, faturalarımı ödemekte zorlansam da, taze sebze-meyveye uzaktan baksam da, kırmızı etin tadını neredeyse unutmuş olsam da hiç olmazsa özgürüm, evimdeyim” diyerek avunması isteniyor.
Böyle bir ortamda, geçen hafta ekonomide en dikkat çeken gelişme Yeni Şafak’ın Mehmet Şimşek ve uyguladığı faiz politikasına açıktan savaş açmasıydı. “Ekonomide Rasyonel Çöküş” diye etiketlenen haberde, “üretimin düşüşü, sanayideki durgunluk, şirket iflaslarında keskin sıçrama” dile getirildi. İster istemez, iktidar medyası cephesinden bu ani çıkışın arka planı sorgulanmaya başladı.
19 Mart’ta İmamoğlu operasyonunun başlamasından sonra, AKP rejimiyle organik bağları bulunan, her daim “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısına eşlik eden Anadolu sermayesinden, taşradaki ticaret ve sanayi odalarından bile siyasi destek gelmemesi dikkat çekiciydi. Anlaşılan, yüksek faiz döngüsü tam yumuşarken, aniden düğmeye basılması sonucu dövize yönelişin engellenememesi, ara toplantıyla faiz artırılmak zorunda kalınmasından şikayetçiydiler. Ekonomi rayına oturmaktayken Saray’dan gelen bu hamleyi onaylamadıkları anlaşılıyordu. AKP rejiminde iktidara yakın kesimlerin Erdoğan’ı doğrudan eleştirmesi elbet düşünülemezdi. Ama içten içten huzursuzluklarının arttığını tahmin etmek zor değildi.
O nedenle Yeni Şafak’ın yayınını, tepkileri Reis’ten uzak tutarak Şimşek’e ve ekibine yöneltmek, ekonomiyi siyasetten soyutlayarak, faiz kaynaklı sorunları sırf teknik nedenlere bağlamak çabası şeklinde okumak da olanaklı. Zaten asabi bir tonda kaleme alınmış bu dosyada halkın dertlerinden hiç söz edilmemesi; söz gelimi asgari ücretin yetersizliği, emeklilerin perişanlığı, işsizliğin tırmanması gibi sade insanlarımızı yakan konulara yer verilmemesi de dikkatli gözlerden kaçmadı.
27 Mayıs’ta açıklanan “Türkiye’nin 500 Sanayi Şirketi” araştırmasında satışların reel olarak gerilediği, karların belirgin biçimde düştüğü görüldü. Finansman giderlerinin de faaliyet karlarının ,6’sına ulaştığı ortaya çıktı. Dikkat çeken bir nokta da, döviz kredilerinin toplam içindeki payının artması sayesinde yüksek faiz ortamında finansman maliyetlerinin ılımlı bir seyir izlemesiydi. Araştırmaya konu olan 2024 yılında, Şimşek’in önceden ilan ettiği şekilde döviz artışının enflasyonun altında kalması sayesinde yabancı para cinsinden borçlananların yüksek TL faizden çok fazla etkilenmediklerini gösteriyordu.
Nitekim büyük sermayenin temsilcisi TÜSİAD baştan beri, belki bu........
© Birgün
