ABD-İsrail tekno emperyalizmi işbaşında
İsrail’in ABD silahları, mühimmatı ve istihbarat desteğiyle başlattığı İran’a yönelik saldırısında, Trump’ın üç nükleer tesisi bombalama kararı vermesiyle tablo netleşti. ABD-İsrail tekno-emperyalizmi Ortadoğu’da tam bir egemenlik kurmak için İran’a tek taraflı bir savaş açmış durumda.
Bu harekatın uluslararası hukukta yeri yok. İsrail, Apartheid rejimi hüküm sürerken Güney Afrika’nın yardımıyla bir nükleer güç haline gelmiş durumda. Bunu saklamıyor, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) denetimlerini de kabul etmiyor. Buna karşın UAEA, batılı emperyalistlerin karar alma mekanizmalarındaki çoğunluğuna dayanarak, tarafsız bir BM kuruluşu olma niteliğini kaybetmiş görünüyor. Sürekli İran’ın uranyum zenginleştirme çabalarının askeri bir amaç taşıdığı kuşkusunu tekrarlayarak ikiyüzlülük sergiliyor. Üstelik ABD‘nin kendi istihbarat kuruluşları böyle bir belirti görememesine karşın.
İran’ın reddetmesine karşın nükleer faaliyetlerinin askeri bir amaç taşıdığı iddiası, Irak’ta Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına sahip olduğu, Suriye’de Beşar Esad’ın muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı şeklinde yayılan, sonra gerçeği yansıtmadığı kanıtlanan iddialara benziyor.
İran sivil amaçlı veya askeri tüm nükleer faaliyetlerini durdursa kendisi için de daha hayırlı olabilir orası ayrı… Ancak nükleer araştırmalar iddiası, İsrail’in amacı değil, aslında bahanesi. Ortadoğu’da “Şii hilali” veya “direniş ekseni” diye nitelenen tüm unsurları etkisizleştirme stratejisinin son halkası burası. Lübnan’da Hizbullah’ı iyice güçsüzleştiren suikast ve saldırılardan sonra, Suriye rejimi de devrildi. Gazze’de Hamas bahanesiyle bir soykırım sürüyor. Irak’taki Şii güçler de dağınık durumda. Yeni konjonktürde İsrail, Suriye ve Irak’ın hava sahalarını tepe tepe kullanarak İran’ı bombalıyor.
Aslında çatışma halindeki üç ülkenin halkı da savaş istemiyor. İsrail’de Netanyahu Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından mahkum edildi. Eğer bir seçim yapılsa hükümetten düşecek ve hem savaş suçlarından hem de yolsuzluklardan yargılanacak. Teyakkuz ortamında halkın gözünü boyayarak son kozlarını oynuyor.
ABD’de Trump, tekrar seçilirse savaşları bitireceğini, Irak işgalinin ülkeye 2 trilyon dolara mal olduğunu söyleyerek oy istemişti. 2016’da başlayan ilk döneminde Tahran’la müzakereleri tek taraflı olarak sona erdirmişti. Ama bu adımı kamuoyuna yansıdığı gibi keyfi bir şekilde değil, İsrail lobisinin ve İran’ın burnunun daha fazla sürtülmesini izleyen Körfez Monarşilerinin telkinleriyle atmıştı. Böylelikle ekonomik yaptırımların gevşetilmesi umudunu yitiren İran tekrar nükleer faaliyetlere yönelmişti.
İran savaşına katılması Trump’ın etrafındaki iktidar blokunda da derin bir yarılmaya neden oldu. Kayıtsız şartsız İsrail yanlısı, Tel Aviv öncülüğünde Ortadoğu’da kesin bir egemenlik arzulayan neoconlar son gelişmelerden hoşnut. Buna karşın Trump’ın asıl tabanını oluşturan MAGA cephesi durumdan son derece rahatsız. Sakın bu kesimi barışçı zannetmeyin! Onlar küresel hegemonya........
© Birgün
