Barışın demokrasinin düşmanı…
Daha baştan söyleyelim: neoliberal politikalardır. Kapitalizmin yoksulluğu daha da artıran ve sistemleştiren neoliberal politikaların ömrünü tamamlayıp tamamlamadığı, sık sık gündeme gelen bir tartışmanın konusudur. Tartışma esas olarak bu politikaların genellikle zorbalıkla kabul ettirilebiliyor olmasına bağlı olarak sistemi tehlikeye atacak ölçüde güçlü halk protestolarıyla karşılaşmasıyla da ilişkilidir. Bilindiği gibi neoliberal politikalar pek çok ülkede diktatörlüklerle askerî cuntaların yasaları askıya almasıyla uygulanabilmiştir. Türkiye’de de Demirel hükümetinin müsteşarı, sonra 12 Eylül cuntasının bakanı ve nihayet cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın adıyla özdeşleşen neoliberal 24 Ocak kararları ancak 1980 askerî darbesiyle etkin bir şekilde uygulanabilmiştir. Daha sonrası, çalkantılı koalisyonlar döneminde Demokratik Sol, Ecevit’in başbakanlığında da olsa IMF ve Dünya Bankası referanslı Kemal Derviş eliyle neoliberal politikaların tam gaz uygulandığı bir dönemi anlatır. Neoliberal ekonomi politikaları neredeyse çeyrek yüzyıla yaklaşan AKP döneminde de uygulanmıştır, uygulanmaya devam etmektedir.
Ama görünen odur ki neoliberal politikalar tıkanmıştır. Şimdi halk desteğini büyük ölçüde yitirdiği söylenen 23 yıllık iktidarın ayakta kalabilmek için giriştiği denemeler de hep inişli çıkışlı stratejilerin ve sürüklenişlerin etkisi altındadır. Son dönemde muhalefetin, iktidarın politikalarını sorgulayan etkin çıkışlarının yanı sıra, PKK’nın beklenen ve istenen bir gelişme olsa bile “kendini feshettiğini” ilan etmesi, dış politikada sıkıntılı gelişmeler, riskli bir evreye girildiğini gösteriyor. Diğer yandan daha çok ve geniş kitlelerin desteğini alabilecek “barış” teması ile, belirsizliğini koruyan iktidar çevrelerinin henüz fısıltıyla konuştukları, üstünden atlamaya çalıştıkları, danışmanların da çapına çerçevesine karar veremedekileri, “zaten var” mantığıyla zoraki tartışılan bir “demokrasi” konsepti de nazari olarak gündemdedir. Sürecin bundan sonrası hem özne olan hem de olamayan DEM Partisi eliyle deklare edilen, “fazla da zorlamamak lazım” mantığıyla tanımlanıyor. Barış hedefi hiç kuşkusuz başlıbaşına değerlidir, ne var ki ancak demokrasi hedefiyle birlikte anlam kazanabilir. Eğer demokrasi, Kürt siyasal hareketinin politik varlığı ile sınırlı bir anlamın içine........
© Birgün
