Amcanın 55’inci sanat yılı
Yazı yazabilmek için giriş cümlesi çok önemli. Sonrası bir şekilde akıp gidiyor. Dakikalardır bilgisayarın soluk mavi ışığına bakıp duruyorum. Nereden, nasıl başlamalı bilemiyorum. O kadar çok hikâye var ki amca İlhan Şeşen ile ilgili…
Yıl 1971. Ailece müziği çok seviyoruz. Annem gerçekten de çok güzel şarkı söylüyor. Babam yurtdışı seyahatlerinden bavul dolusu plakla dönüyor. Ağabeyim Gökhan ise ilk bestesini yapmış bile. Evimizde Plata marka bir radyo, bir makaralı teyp ve bir de Dual marka pikap var. Radyo olarak sadece TRT ve Ankara çevresine yayın yapan yerel “Polis Radyosu” bulunuyor. O yıllarda niyeyse hafif müzik diye adlandırdığımız tarzdaki müzikleri haftanın belli günleri, belli saatlerde sadece TRT Radyo çalıyor. O saatlerde babam, ağabeyim ve ben radyonun başına geçiyoruz ve de beğendiğimiz şarkıları radyodan makaralı teybe kaydedip sonra günlerce bu şarkıları dinliyoruz. Babam bir gün İstanbul uçuşundan dönüşte elinde küçük bir makara band ile geldi. Amcanın ilk 45’liğinin stüdyo kaydıymış bu. Tabii ki hemen büyük bir merakla bandı yerleştirdik ve amcanın o yumuşacık sesinden “Dua” ve “Kavga”yı dinledik. Sanırım ben müzikle ilk kez o zaman tanıştım. Ve “ben de bunu yapmalıyım” fikri ilk kez o........
© Birgün
