Rüya kuşları
Sıcaktan uyuyamayınca kalkıp bir şeyler okumaya başladım. Hava, ülke gündemi gibi basık. Walter Benjamin, ‘Illuminations’ adlı kitabında uykuyu fiziksel rahatlamanın doruğu, can sıkıntısını da zihinsel rahatlamanın en uzak noktası olarak tanımlıyordu. Hatta şöyle bir cümlesi vardı: "Can sıkıntısı, deneyim yumurtasını yumurtadan çıkaran rüya kuşudur." Kendi rüya kuşumla Benjamin’in kitabını okurken, modernliğe dair eleştirisine takıldım. Şehirlerde can sıkıntısı tükeniyor, ülkede de giderek azalıyor, diyordu. İnsanların zihni öyle yoğun bir şekilde meşgul ve oyalanıyor ki boşluklara yer kalmıyor. Oysa can sıkıntısı yoksa, artık hikâye anlatıcılığı da yoktur. Önceki kuşakların deneyimlerini aktaran masallar, halk hikâyeleri ve onları dinleyip tekrar ede ede gelecek kuşaklara aktaracak olan dinleyiciler artık yok.
Bugün binlerce kişi radyodan aynı sesi dinliyor belki ama her biri kendi yalnızlığı içinde dinliyor; anlatıcı da kalabalığa değil, binlerce tek kişiye konuşuyor. Matbaanın yaygınlaştırdığı romanlar bile izole bir anlatı biçimidir. Bir hikâyeyi okumak ya da dinlemek, onu mutlaka deneyime dönüştürmez. Hız yanılsaması içinde yaşananlar nasıl sindirilebilir? 15 saniyelik videolarla bir yaşam deneyimi nasıl aktarılabilir? Benjamin’in de dediği gibi, her sabah yeryüzünün dört bir yanından haberler alsak da artık dikkate değer hikâyelerimiz yok.
ELEKTRİK........
© Birgün
