menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kamuda Ali Cengiz oyunları!

57 40
28.07.2025

Milyonlarca kamu işçisi ve kamu görevlisini kapsayan toplu pazarlıklar kritik aşamada. Kamudaki toplu pazarlık süreci yalnızca ekonomik taleplerin pazarlığı değil; aynı zamanda kamu yönetimi anlayışı, hukukun üstünlüğü ve demokratik temsil açısından da oldukça kritik.

Bir yanda, oyalama taktikleri, muğlak tekliflerle sürüncemede bırakılan 600 bine yakın kamu işçisinin Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) var. Diğer yanda ise adil olmayan biçimde yalnızca bir konfederasyona (Memur-Sen’e) verilen temsil yetkisiyle iradesi yok sayılan milyonlarca kamu görevlisinin (memurun) 8. dönem toplu sözleşme süreci başlıyor. Kamu işçilerinin ve görevlilerinin hak arayışı, hukuksuzluk, keyfilik, adaletsizlik ve şeffaflıktan uzak uygulamalarla sistematik olarak sekteye uğratılıyor.

Hükümetin izlediği gaddar kemer sıkma politikası bu toplu pazarlıkların çalışanlar lehine sonuçlanmasının önünde en büyük engel. Öte yandan hem işçi hem de kamu görevlilerinin toplu pazarlıkları özel sektör için örnek oluşturacak. Eylül ayında metal sektöründe büyük pazarlık başlayacak.

Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmeleri, aylar süren oyalama ve belirsizliğin ardından hükümetin kafa karıştırıcı ve sonrasında inkâr ettiği teklifleriyle tam bir kaosa dönüştü. Bir kamu toplu pazarlığından ziyade, işçi ve sendika tarafını psikolojik olarak yıpratmaya yönelik kasıtlı bir strateji, bir Ali Cengiz oyunu söz konusu sanki.

Kriz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan’ın kamuoyuna açıkladığı sözlü teklifin ardından başladı. Bakan kameraların önünde, “İşçilerimize birinci 6 ay için yüzde 24, ikinci, üçüncü ve dördüncü 6 aylar için gerçekleşen enflasyon oranını teklif ediyoruz” dedi. Bu açıklama sendikalarda erken “olumlu” bir hava yarattı. Hükümet teklifi doğal olarak Temmuz 2025’te yapılacak zammın Ocak-Haziran 2025 dönemi için açıklanmış olan yüzde 16,67’lik TÜFE artışı oranında olacağı yorumlarına yol açtı. Hatta bazı sendikalar kendi şubelerine gönderdikleri resmi yazılarda zam hesaplamalarını bu orana dayanarak yaptı.

Ancak kısa sürede bu “iyimser” hava yerini krize bıraktı. Hükümet “Biz onu kastetmedik” diyerek geri adım attı ve ikinci altı ay için yüzde 10-11 gibi çok daha düşük oranları gündeme getirdi. Bu gelişme, baştan beri dile getirilen kuşkuları doğruladı. Eğer gerçekten 2. altı ay için yüzde 16,7 verilecek idiyse, neden bu teklif açıkça ilan edilmedi? Zaten bilinen bir oran varken, neden yoruma açık “gerçekleşen enflasyon” gibi örtük bir ifade tercih edildi?

Bu muğlaklık, basit bir iletişim hatasından ziyade, baştan kurgulanmış bir “Ali Cengiz oyunu” sanki; hileli, kurnazca ve aldatıcı işler, düzenbazlık ya da karmaşık hileler…

Bu oyun, sendika tarafını oyalayarak ve bilinçli muğlak bir teklifle beklentiye sokup direncini kırmayı, gevşetmeyi ve sonunda daha düşük bir teklife razı etmeyi amaçlıyor. Önce “sözleşme bitti” algısı yaratıldı. Sendikalar net ve yazılı bir teklif almadan sürecin olumlu sonuçlandığını sandı. Bu da işçilerin 7 aydır sürdürdükleri mücadeleyi ve eylem potansiyelini ciddi ölçüde zayıflattı.

Türk-İş ve Hak-İş heyetlerinin bu kritik aşamada sunulan teklifi yazılı ve imzalı tutanakla kayıt altına almamış olmaları ve “sözleşme sonuçlandı” havasına girmeleri hükümete büyük bir manevra alanı bıraktı. Bu, ciddi bir toplu pazarlık zaafı oldu. Gafil avlandılar. Şimdi hükümet, “Zaten öyle bir teklif vermedik” diyerek meseleyi geçiştiriyor, sendikaları ve işçileri yorgunluk ve yılgınlık psikolojisiyle daha düşük bir zamma razı etmeye çalışıyor. Bu tablo, ek artışları ve sosyal haklardaki iyileştirmeleri tamamen gündemden düşürdü ve tartışmaları yalnızca yüzde 16,7 oranının verilip verilmemesi eksenine kilitledi.

Şimdi grev kararları alınıyor ancak birçok sektörde (sağlık ve savunma)........

© Birgün