Dua
Namazın sonunda Hoca iki kez “Semiallahü limen hamide” der ve cemaatle beraber kafalar önce sağa, sonra sola çevrilir. Bu söz ‘‘Allah kendine hamd edeni işitir’’ anlamına gelir.
Türkiye’nin siyasi yelpazesi bir camide saf tutsa, BirGüncüler herhalde en solda kalırdı. Biz kafayı sağa çevirdiğimizde CHP’den AKP’ye tüm partileri görürüz. Kafalar sola çevrildiğinde onların hepsi bizi görür.
Yaşadığımız şu hengameye ‘‘BirGüncü gibi’’ bakmak, ülkenin yakın tarihini sosyolojik tabanıyla analiz etmekle mümkün. Türkiye’de yaşanan neredeyse tüm kırılmaların ardında köylerden kasabalara, kasabalardan kentlere ölçüsüz, plansız, güvencesiz, çoğu zaman umutsuz göçlerin etkisi var.
Yetmişlerde kentlerin dönüştüremeyeceği oranda artan ilk nesil göçmenler, kent çeperlerinde barınmaya, geçici, sermayesiz ve vasıfsız işlerle karınlarını doyurabilmeye odaklıydı. Genel ruh halleri arabeskin acıklı melodileri gibiydi. Ben bu boynu bükük nesli en çok Ferdi Tayfur’a ve onun ağlayan şarkılarına benzetirim.
Zamanla biraz daha şanslı, en azından barınma sorununu çözmüş, yılların birikimiyle küçük işletmeler açmış ikinci bir nesil geldi. Bu nesil ebeveynlerinin aksine boynu bükük değildi. Merkezin onları hor görmesine tahammül edemiyorlardı. Sınıfsal ayrımdan doğan hınçları, cami avlularındaki sohbetlerle şekil buldu. Bu öfkeli nesli de Erdoğan’a benzetirim.
∗∗∗
Doksanlarda üçüncü bir nesil yetişti. Bu nesil ondan öncekilerin kontrastlarını aynı yoğunlukta yaşamadı, büyüklerine “düşman arazi” gibi gelen kent merkezleri onları kabul etmiş veya kabul etmek zorunda kalmıştı. Yıllar içinde sınıfsal öfkenin köşeleri yumuşamış, cami çıkışı avluda fazla vakit kaybetmeyip dükkana koşan, işinde gücünde uyumlu bir nesil doğmuştu. Bu nesli bir kişiye benzetsem, Ekrem İmamoğlu’nu seçerim.
Ve nihayet, şu an Türkiye’nin en kalabalık grubu olan gençlerin oluşturduğu dördüncü nesil geldi. Bu nesil bir........
© Birgün
