menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İstinaf Mahkemesi, Can Memiş’in avukatlığa ‘kabulünü’ oybirliğiyle reddetti

18 1
26.11.2025

Can Memiş, Mimar Sinan Üniversitesi’nde sosyoloji eğitimi aldı ve aynı okulda doktora çalışmalarını sürdürüyor.

2018’de cezaevindeyken avukat olmaya karar veren Memiş, üniversite sınavını kazanarak ikinci lisansını tamamladı ve stajını bitirdi. İstanbul Barosu’na Aralık 2023’te avukatlık ruhsatı için başvurdu.

Baro yönetimi, Memiş’in dosyasını 12 Aralık 2024 tarihli kararıyla Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) iletti. Adalet Bakanlığı, Memiş’in kesinleşmemiş cezasının mesleğini icra etmesine engel teşkil edeceğini bildirdi; ancak TBB, Memiş’in avukat olmasına bir engel bulunmadığını teyit etti ve Memiş, 27 Şubat 2025’te avukatlık ruhsatını aldı. Ancak Memiş avukatlığa başlamadan önce, 18 Şubat’ta Adalet Bakanlığı tarafından ruhsatının iptali için idari dava açıldığı ortaya çıktı.

Şimdi ise Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi, Memiş’in avukatlık mesleğine kabulü konusunda Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin verdiği yürütmeyi durdurma kararını onayladı ve TBB’nin istinaf başvurusunu 13 Kasım 2025’te oybirliğiyle reddetti.

Böylece Memiş’in mesleğini icra edebilmesi, hakkındaki ceza davasının kesinleşmesine kadar engellenmiş oldu.

İstinaf kararını bianet’e değerlendiren Memiş, “Henüz kesinleşmemiş bir ceza sebebiyle, mesleğimin elimden alınmasına yol açan bu karar, İdare Hukuku doktrinlerinin hayatın içinde hiçbir karşılığının olmadığını gösteriyor,” dedi.

Memiş, avukatlık mesleğini icra edebilmek için cezaevi yıllarından itibaren verdiği altı yıllık emeği ve süreçteki ihlalleri şöyle anlattı:

“Sürecin bende yarattığı büyük karanlık dört yıllık hukuk öğrenimimin, bir yıl sınav hazırlığımın ve bir yıl zorunlu stajımın ‘boşuna’ olduğunu düşünmek oldu. Türkiye’de ceza hukukunun anayasal normlardan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) standartlarından, temel insan hakları ilkelerinden uzakta konumlanmış bir siyasi yaptırım aracına dönüşmesi olgusu hep tartışılır. Ama kamu otoriteleriyle yurttaş olarak karşı karşıya geldiğimiz hukuki alanların çoğunluğu bu tartışmadan azade değil. Bu karşılaşmada yurttaşın menfaatlerini gözetebilecek kuvveti olan bir hukukun kalmadığını tekrar eden bir istinaf mahkemesi kararı var karşımızda.

“Ankara 12. İdari Dava Dairesi Başkanlığı, avukatlık mesleğine kabul edilmemi engelleyecek nihai karara imza atarken masumiyet karinesi ilkesini dikkate almayarak esasını bile bilmediği bir ceza davası üzerinden hakkımda peşin hüküm vermiş oldu. Avukatlık Yasası, belirli ceza maddelerinden yargılaması süren kişilerin mesleğe alınmamasını zorunlu bir şart olarak sunmuyor. Mesleğe alınmayabileceğini söyleyerek bu konuda idareye bir takdir alanı bırakıyor. Bu takdirin, çatışmasızlık ortamının kalıcı bir barışa dönüşmesi için tarafların çaba sarf ettiği bir dönemeçte, hak ve özgürlükler lehine yorumlanmıyor olması bana kalırsa çözülmesi gereken bir çelişki. Ama daha önemlisi, Anayasa Mahkemesi (AYM), çok yakın zamanda benzer kararlar sebebiyle avukatlık mesleğine devam edemeyenlerle ilgili kapsamlı bir hak ihlali kararı verdi.

“Yani, ortada AYM’nin kararı var ve bu kararlar hepimizi bağladığı gibi idare mahkemelerindeki........

© Bianet