menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

tiyatro mu yoksa TİYATRO mu: 'Martı -mıyım?'

13 0
01.02.2025

Tiyatro BeReZe’nin 'Martı -mıyım?' oyunu, geçtiğimiz aylarda 28. Tiyatro Festivali kapsamında seyirciyle buluşmuş ve handiyse birçoklarına göre festivalin açılış oyunu olabilecek kadar eğlenceli ve renkli bulunmuştu.

Beni en çok heyecanlandıransa oyuncu kadrosu ve ismindeki oyuncaklı fikirdi. Klasik bir metni hınzırca eğip büken, “yeni bir dil kurmak mümkün mü?” sorusunun devamını kendiliğinden “yeni bir dünya kurmadan...” şeklinde getiren, ele aldıkları dünyayı kendilerinin ve o çağın kılan Tiyatro BeReZe, imza unsurlarını 'Martı -mıyım'da da sürdürüyor.

Martı, Anton Çehov’un dört büyük metninden biri olarak kabul edilen, sahneye defalarca konmuş, konmaya da devam eden kült bir eser. Özetlemek gerekirse -çünkü hikayeyi hiç bilmeyenlere oyun yardımcı olmuyor, ben bu tür uyarlamaların böyle bir sorumluluğu olduğunu da düşünmüyorum. Neyse kapatalım kısa çizgiyi- Martı, göl kenarında kırsal bir malikânede geçen, sanat, aşk ve hayal kırıklıkları üzerine kurulu süslü bir burjuva trajedisidir.

Genç yazar Konstantin Treplev, geleneksel tiyatroya meydan okuyan bir oyun yazardır ve sevgilisi Nina ile bu oyunu sahnelerler. Ancak annesi, ünlü bir aktris olan Arkadina, ve onun sevgilisi, ünlü bir yazar olan Trigorin, bu deneysel girişimi küçümser. Bu sırada, Nina da Trigorin’e ilgi duyar ve onun peşinden gider. Gider gitmesine fakat hayalleri gerçekleşmeyen Nina, hem aşk hem de kariyer açısından büyük bir düş kırıklığı yaşar.

Treplev, annesinin ilgisizliği ve Nina’nın uzaklaşması nedeniyle giderek umutsuzluğa kapılır. Oyun, karakterlerin sanat, aşk ve hayal kırıklığı üçgenindeki çatışmalarıyla derin bir içsel çözülmeyi yansıtır ve melankolik ve bence oldukça da komik insanlarla dolu bir çiftliğe bizi davet eder.

'Martı -mıyım' da Martı’nın kök hikayesine sadık kalarak günümüzde tiyatro yapmanın zorluklarını anlatmayı tercih etmiş bir uyarlama. “... Mıyım?” ön kabulüyle bir klasiğe bakış atmanın hafif ve yaratıcı hissini çok sevdiğimi söylemeliyim. Oyunun açılışında, oyunu uyarlayan ve yöneten Elif Temuçin’in dış sesiyle oyuncuların tanıtılması, seyirciye izleyecekleri şeyle klasik Martı’nın esasında alakası olmadığının önsemesini veriyor iyi de yapıyor ancak bu prolog, sarkma hali ve uzunluğuyla benim için beklenen etkiyi yaratmıyor.

Şov formunda oyuncuların takdim edildiği anlarda oynayan kastın sektörde bulundukları yer, konum ve karakterleriyle ilgili yapılan şakaları komik bulmadığımı hatta sosyal medya diliyle cringe bulduğumu söylemeliyim.

Yalnızca Martı’yı okumuş ve/veya izlemiş olanların anlayacağı bir uyarlamaya........

© Bianet